Tescil Edilmiş Marka Hakkının Fiilen Kullanılmamasının Etkilerine İlişkin Güncel Yargıtay Kararı

30.11.2025 Beril Cimitoğlu

Giriş

Marka hakkı, sahibine hukuken güçlü ve münhasır bir koruma sağlamakla birlikte, bu korumanın devam edebilmesi markanın ticari hayatta gerçek ve işlevine uygun biçimde kullanılması şartına bağlıdır. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (“SMK”) 9. maddesi, tescilli markaların tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir sebep olmaksızın kullanılmaması veya kullanımına beş yıl süreyle ara verilmesi hâlinde iptal edilmesine imkân tanımaktadır. Bu düzenleme, marka sicilinin kullanılmayan işaretlerle doldurulmasını engellemek, pazarda gereksiz engeller oluşturan savunmacı tescilleri ortadan kaldırmak ve markanın ekonomik bir değer olarak canlılığını korumak amacı taşımaktadır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 19.06.2025 tarihli ve 2024/6194 E., 2025/4339 K. sayılı kararı (“Karar”), ciddi kullanım zorunluluğunu ve kullanmama hâlinin sonuçlarını tanınmış markalar bakımından dahi istisnasız şekilde uygulayarak bu alanı önemli ölçüde netleştirmiştir. Karar, özellikle kısmi hükümsüzlük ilkesini somut bir olay üzerinden berraklaştırması bakımından öğretide ve uygulamada dikkate değer bir içtihattır.

Tescil Edilmiş Marka Hakkının Fiilen Kullanılmamasının Etkilerine İlişkin Güncel Yargıtay Kararı
% 0

Somut Olay ve Yargılama Süreci

Davacı, davalı adına tescilli çeşitli markaların belirli mal ve hizmet sınıflarında uzun yıllardır ciddi şekilde kullanılmadığını ileri sürerek, bu markaların ilgili sınıflar yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir. Davacı açısından hukuki yarar, söz konusu eski tarihli markaların kendi başvurularının reddine dayanak yapılmasına bağlanmaktadır. Davalı taraf ise markalarının “…” ibareli tanınmış marka serisinin parçaları olduğunu, yüksek bilinirlik seviyesinin farklı sınıflarda dahi koruma sağladığını ve bu nedenle davacının hiçbir şekilde aynı ibareyi tescil ettiremeyeceğini savunmuştur. Ayrıca markaların kullanıldığı, dolayısıyla hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı iddia edilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi, davalının markasını yoğun biçimde kullandığını, bu kullanımın seri markalar yoluyla sürdürüldüğünü ve markanın tanınmışlık düzeyi sebebiyle kullanılmadığı iddia edilen sınıflar bakımından da koruma kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini kabul ederek davanın reddine karar vermiştir. Bu yaklaşım, tanınmış markanın sağladığı korumayı, kullanım zorunluluğunu aşan geniş bir alana yaymaktadır. Ancak davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesi, markayı kullandığını ileri süren marka sahibinin bu kullanımı ispatla yükümlü olduğunu vurgulamış ve davalı tarafından sunulan delillerin belirli sınıflar bakımından ciddi kullanımın varlığını göstermediğini belirlemiştir. Bu doğrultuda, markaların yalnızca kullanılmadığı sınıflar yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine hükmedilmiştir. Davalı bu kararı temyiz etmiş, ancak Yargıtay 11. Hukuk Dairesi yapılan incelemede Bölge Adliye Mahkemesi kararını usul ve yasaya uygun bularak kesin şekilde onamıştır.

Ciddi Kullanım Zorunluluğunun İçeriği ve Değerlendirilmesi

Karar’da üzerinde durulan temel noktalardan biri, “ciddi kullanım” kavramının içeriğidir. Ciddi kullanım, markanın yalnızca sicilde varlığını korumak amacıyla sembolik nitelikte yapılan kullanımlardan ayrılmasını ifade eder. Bu kapsamda kullanımın türü, süresi, yoğunluğu, ilgili piyasada ekonomik bir etki yaratıp yaratmadığı ve markanın ayırt edici işlevini yerine getirip getirmediği dikkate alınmaktadır. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında da sınırlı sayıdaki fatura, tarih içermeyen reklam materyalleri veya somut ticari etki doğurmayan düşük hacimli satışlar ciddi kullanım için yeterli görülmemektedir.[1] Kullanımın gerçek ve piyasada markanın varlığını sürdürecek ağırlıkta olması gerekmektedir. Davalı tarafın sunduğu deliller bu kapsamda değerlendirilmiş ve ilgili sınıflarda markanın ticari faaliyet içinde anlamlı bir yer işgal ettiğini göstermediği için ispat yükünün yerine getirilmediği sonucuna ulaşılmıştır.

Tanınmış Markaların Kullanılmama Davalarındaki Konumu

Kararın en önemli yönlerinden biri, tanınmış markaların kullanmama nedeniyle hükümsüzlük davalarındaki konumunu net bir şekilde belirlemesidir. Davalı taraf, tanınmış marka statüsünün, markanın kullanılmadığı sınıflarda dahi koruma sağlaması gerektiğini savunmuş; ilk derece mahkemesi de bu görüşü benimseyerek tanınmışlığın kullanım zorunluluğunu etkisiz kıldığı varsayımına dayanmıştır. Buna karşılık Bölge Adliye Mahkemesi ve Yargıtay, tanınmışlık statüsünün markanın tescil engeli oluşturan hükümler bakımından veya marka hakkına tecavüz değerlendirmelerinde genişletilmiş koruma sağladığını, ancak kullanmama nedeniyle iptal/hükümsüzlük talebinin tamamen farklı bir hukuki işlevi bulunduğunu vurgulamıştır. Ciddi kullanım zorunluluğu, tanınmış markalar bakımından dahi ortadan kalkmamakta; markanın tescilli olduğu her sınıf bakımından ayrı ayrı somut kullanıma ihtiyaç duyulmaktadır. Bu yaklaşım, tanınmış markaların dahi salt itibarıyla sınırsız bir korumaya sahip olmadığını, markanın ticari hayattaki gerçek varlığıyla orantılı bir hak alanına sahip olabileceğini göstermektedir.

SMK m.26 Çerçevesinde İptal Mekanizması

SMK m.26/1-a, SMK m.9’daki kullanım zorunluluğunun ihlalini açıkça bir iptal sebebi olarak düzenlerken aynı maddenin 5. fıkrası, iptal hâllerinin markanın tescil edildiği mal ve hizmetlerin yalnızca bir kısmına ilişkin olması hâlinde, iptal kararının da sadece o mal veya hizmetler yönünden verilmesini zorunlu kılarak kısmi iptal ilkesini kanuni düzeyde somutlaştırmaktadır. Bu yönüyle Karar, SMK m.26’nın sistematiğini uygulamada görünür kılmakta ve kısmi iptal mekanizmasının işlevini pekiştirmektedir.

Markanın kullanılmaması nedeniyle iptal yetkisinin kim tarafından kullanılacağı sorunu bakımından da SMK’nın Geçici 4. maddesi önem taşımaktadır. Anılan geçici madde uyarınca, m.26 hükmü yürürlüğe girene kadar (10.01.2024 tarihine dek) iptal yetkisi Fikrî ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleri tarafından, maddedeki usul ve esaslar çerçevesinde kullanılmış; bu tarihte derdest olan iptal davalarının ise mahkemelerce sonuçlandırılacağı öngörülmüştür. Buna karşılık, 10.01.2024 tarihinden itibaren markanın kullanılmaması nedeniyle iptal kararı verme yetkisi kural olarak Türk Patent ve Marka Kurumu’na (“Kurum”) geçmiştir. Bu yeni dönemde kullanmama sebebine dayalı iptal talepleri önce Kurum nezdinde idari bir süreç olarak görülmekte, Kurum’un bu kapsamda verdiği iptal kararları ise Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemelerinde yargısal denetime konu olabilmektedir.[2]

Kısmi Hükümsüzlük İlkesinin Uygulanışı

Karar’ın bir diğer önemli yanı, kısmi hükümsüzlük ilkesinin somutlaştırılmasıdır. SMK sistematiğinde hükümsüzlük veya iptal sebeplerinin markanın tescil edildiği tüm mal ve hizmetler bakımından değil, yalnızca bunlardan ilgili olanlar bakımından sonuç doğuracağı kabul edilmektedir.[3] Bu durum hem sicilin doğruluğunu korumak hem de marka sahibinin gerçekten kullandığı mal ve hizmetler yönünden hakkını sürdürmesini sağlamak amacı taşır. İncelemeye konu olayda Bölge Adliye Mahkemesi, davacının talebi doğrultusunda markanın yalnızca kullanılmadığı sınıflar yönünden hükümsüzlüğüne hükmetmiş; Yargıtay da bu yaklaşımı onaylayarak kısmi hükümsüzlüğün modern marka hukukundaki işlevini bir kez daha pekiştirmiştir. Bu yönüyle karar, geniş mal ve hizmet listeleriyle yapılan savunmacı veya “defansif” tescillerin, kullanım zorunluluğu karşısında sürdürülebilir olmadığını açıkça göstermektedir.

Sonuç ve Değerlendirme

Karar, ciddi kullanım zorunluluğunu ve kısmi hükümsüzlük ilkesini tanınmış markalar bağlamında dahi katı biçimde uygulayarak marka hukukunda önemli bir eşik oluşturmaktadır. Karar’ın ortaya koyduğu temel yaklaşım, marka korumasının statik değil, dinamik bir hak olduğu; bu hakkın devamının da markanın ticari hayattaki gerçek varlığıyla orantılı olması gerektiğidir. Tanınmış markaların bile tescil edildikleri tüm sınıflarda korumadan yararlanabilmeleri için bu sınıflarda markayı gerçek anlamda kullanmaları zorunludur. Kullanılmayan sınıflarda korumanın devam ettirilmesi, marka sicilinin işleviyle bağdaşmadığı gibi, piyasada haksız bir engelleme etkisi yaratmaktadır.

Karar, bu açıdan hem marka sahipleri hem de marka başvuruları reddedilen kişiler açısından önemli sonuçlar doğurmaktadır. Marka sahipleri, tescil stratejilerini fiili kullanım planlarıyla uyumlu hâle getirmek; delillendirilmesi mümkün olmayan geniş sınıf listelerinden kaçınmak ve kullanım belgelerini sistematik olarak muhafaza etmek zorundadır. Diğer yandan, kendi başvuruları eski tarihli kullanılmayan markalar nedeniyle reddedilen kişiler için kullanmama nedeniyle hükümsüzlük davası, etkili bir stratejik araç olmaya devam etmektedir.

Sonuç olarak, incelenen Karar, marka sicilinin doğruluğunu, tescil sisteminin ekonomik amacını ve marka hakkının mülkiyet niteliğini dengeli bir biçimde gözeten önemli bir içtihat olup, ciddi kullanım zorunluluğunun Türk marka hukukundaki yerini daha da güçlendirmektedir.

Kaynakça
  • Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 18.11.2008 tarihli ve 2007/4588 E., 2008/13024 K. sayılı kararı; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 04.12.2014 tarihli ve 2014/13659 E., 2014/19032 K. sayılı kararı
  • Çolak, Uğur: “Türk Marka Hukuku”, 4. Bası, İstanbul, On İki Levha Yayıncılık, 2018, s.1011
  • Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 30.04.2013 tarihli, 2012/10228 E. ve 2013/8675 K. sayılı kararı; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 11.02.2020 tarihli, 2018/3682 E. ve 2020/1190 K. sayılı kararı; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 04.02.2021 tarihli, 2020/627 E.ve 2021/877 K. sayılı kararı

Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.

Diğer İçerikler

Yargıtay’ın “Selvi Boylum Al Yazmalım” Kararı Işığında Eserin Sahibinin Hususiyetini Taşıması ve Mali Hakların Devri
Hukuk Postası
Yargıtay’ın “Selvi Boylum Al Yazmalım” Kararı Işığında Eserin Sahibinin Hususiyetini Taşıması ve Mali Hakların Devri

5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (“FSEK”), bir fikri ürünün, FSEK anlamında “eser” addedilmesi ve bu kapsamda korunmasını, iki temel şart olarak; söz konusu fikri ürünün FSEK’te açıkça sayılan eser türlerinden birine dahil olması ve sahibinin hususiyetini taşımasına bağlar. Bu çerçevede her fikri ürün...

Fikri Mülkiyet Hukuku 30.09.2025
Güncel Bir Hukuk Genel Kurulu Kararı Işığında Tanınmış Markanın Korunması
Hukuk Postası
Güncel Bir Hukuk Genel Kurulu Kararı Işığında Tanınmış Markanın Korunması

Günümüzün rekabetçi ticaret ortamında, markaların korunması, işletmelerin rekabet avantajını sürdürmeleri ve tüketici güvenini sağlamaları açısından hayati bir rol oynamaktadır...

Fikri Mülkiyet Hukuku 31.05.2024
Marka Hakkına Tecavüzün Bir Görünümü: Markanın Ticaret Unvanı Olarak Kullanılması
Hukuk Postası
Marka Hakkına Tecavüzün Bir Görünümü: Markanın Ticaret Unvanı Olarak Kullanılması

Daha önce tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış markanın üçüncü kişiler tarafından ticaret unvanı olarak kullanılmasının marka hakkına tecavüz olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği konusunda mevzuat ve yargı kararları uyarınca değişmeler gözlenmektedir...

Fikri Mülkiyet Hukuku 30.04.2024
Fikir ve Sanat Eserleri Sahiplerinin Hakları
Hukuk Postası
Fikir ve Sanat Eserleri Sahiplerinin Hakları
Fikri Mülkiyet Hukuku Mayıs 2014
Eser Sahibinin Manevi Haklarının Devredilemezliği Kuralı
Hukuk Postası
Eser Sahibinin Manevi Haklarının Devredilemezliği Kuralı

Eser sahibi ile yaratıcı faaliyetinin bir ürünü olan eseri arasındaki ilişki manevi haklar ile korunur. 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda (“FSEK”) düzenlenen eser sahibinin eser üzerindeki manevi hakları, eserin topluma arz yetkisi, eser sahibinin adının belirtilmesi yetkisi...

Fikri Mülkiyet Hukuku 30.06.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2022 Yılında Markaların Benzerliğine Dair Verdiği Kararların Değerlendirilmesi
Hukuk Postası
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2022 Yılında Markaların Benzerliğine Dair Verdiği Kararların Değerlendirilmesi

Yargıtay tüm kararlarda inceleme yaparken markanın benzerliği ile ilgili kriterleri somut olaylar özelinde değerlendirmiş ve kriterlerin ne şekilde tatbik edileceğini gösterirken, karıştırılma ihtimali kavramının da sınırının belirlenmesine yardımcı olmuştur. Bu makalede; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2022 yılında...

Fikri Mülkiyet Hukuku 30.06.2022
Fikri Mülkiyet Hukuku Açısından NFT’ler
Hukuk Postası
Fikri Mülkiyet Hukuku Açısından NFT’ler

Liberal ekonomik ve hukuk sisteminin temelinde yer alan kavram ve değerlerden birisi olan mülkiyet hakkı, kişinin eşya ile arasındaki sahiplik ilişkisini düzenler. Mülkiyetin konusu olan eşyanın kapsamı, medeniyetin ve teknolojinin gelişimi ile birlikte...

Fikri Mülkiyet Hukuku Şubat 2022
Tasarımların Korunması ve Tescili
Hukuk Postası
Tasarımların Korunması ve Tescili
Fikri Mülkiyet Hukuku Haziran 2021
Eser Sahibinin Mali Haklarının Devri
Hukuk Postası
Eser Sahibinin Mali Haklarının Devri
Fikri Mülkiyet Hukuku Nisan 2021
Ticari Sırların Korunması
Hukuk Postası
Ticari Sırların Korunması
Fikri Mülkiyet Hukuku Aralık 2020
Marka Lisans Sözleşmesi
Hukuk Postası
Marka Lisans Sözleşmesi
Fikri Mülkiyet Hukuku Ekim 2020
Marka Tescilinde Nispi Red Nedenleri
Hukuk Postası
Marka Tescilinde Nispi Red Nedenleri
Fikri Mülkiyet Hukuku Şubat 2020
Marka Tescilinde Mutlak Red Nedenleri
Hukuk Postası
Marka Tescilinde Mutlak Red Nedenleri
Fikri Mülkiyet Hukuku Kasım 2019
Çalışanlar Tarafından Yaratılan Eserler Üzerinde İşverenin Hakları
Hukuk Postası
Markaların Kullanım İspatı
Hukuk Postası
Markaların Kullanım İspatı
Fikri Mülkiyet Hukuku Mart 2019
Markaların Birlikte Var Olması Anlaşması
Hukuk Postası
Markaların Birlikte Var Olması Anlaşması
Fikri Mülkiyet Hukuku Aralık 2018
Marka Hukukunda Kötü Niyetli Tescil
Hukuk Postası
Marka Hukukunda Kötü Niyetli Tescil
Fikri Mülkiyet Hukuku Ağustos 2018
Markaların Karıştırılma Tehlikesi ve İltibas
Hukuk Postası
Markaların Karıştırılma Tehlikesi ve İltibas
Fikri Mülkiyet Hukuku Nisan 2018
Çalışan Buluşları
Hukuk Postası
Çalışan Buluşları
Fikri Mülkiyet Hukuku Ocak 2018
İnternet Ortamında Marka Hakkı İhlalleri
Hukuk Postası
İnternet Ortamında Marka Hakkı İhlalleri
Fikri Mülkiyet Hukuku Ağustos 2017
Sınai Mülkiyet Kanunu Işığında Patent Hakkı
Hukuk Postası
Sınai Mülkiyet Kanunu Işığında Patent Hakkı
Fikri Mülkiyet Hukuku Mayıs 2017
İşverenlerin Fikri Mülkiyet Hakları
Hukuk Postası
İşverenlerin Fikri Mülkiyet Hakları
Fikri Mülkiyet Hukuku Nisan 2017
Sınai Mülkiyet Kanunu Işığında Marka Hakkı
Hukuk Postası
Sınai Mülkiyet Kanunu Işığında Marka Hakkı
Fikri Mülkiyet Hukuku Ocak 2017
Sınai Mülkiyet Kanunu Tasarısı
Hukuk Postası
Sınai Mülkiyet Kanunu Tasarısı
Fikri Mülkiyet Hukuku Haziran 2016

Yaratıcı hukuk çözümleri için iletişime geçin.