Escrow Sözleşmesinin Türk Hukukundaki Yeri ile Birleşme ve Devralma İşlemlerinde Uygulaması

Ağustos 2016 Sezi Demirçark
% 0

Giriş

Escrow[1] mekanizması, birleşme veya devralma işlemlerinde, edimin derhal ifasının uygun olmadığı koşullarda edimin ifasının ileri tarihte gerçekleşmesini güvence altına almayı amaçlayan ve sık karşılaşılan bir uygulamadır. Bu uygulama, birleşme ve devralma işlemlerinde işlem temelini oluşturan sözleşmelerden doğan borçların ifasını (semen ve/veya pay senetlerinin devri) teminat altına almak maksadıyla, tarafların borçlarını bağımsız bir üçüncü kişiye tevdii şeklinde ortaya çıkar. Bu amaçla, birleşme ve/veya pay devri sözleşmesinin tarafları, sözleşmeden doğan borçların ifasının teminat altına alınmasına yönelik olarak temel sözleşmeye bağlı bir escrow sözleşmesi düzenlerler. Bu durumda, birleşme ve/veya pay devri sözleşmesinin tarafları ile güven duyulan bir üçüncü kişi (escrow aracısı) arasında, pay senetlerinin ve semenin hangi koşulların gerçekleşmesiyle taraflara iade edileceği hususlarını kapsayan sözleşme (escrow sözleşmesi) akdedilmektedir.

Escrow Sözleşmesi ile Birleşme ve Devralma Sözleşmeleri Arasındaki İlişki

Escrow sözleşmesi ile birleşme ve/veya pay devri sözleşmesinden doğan borçların ifasının güvence altına alınması amaçlanmaktadır.

Escrow sözleşmesinin temelini birleşme ve devralma sözleşmesi oluşturmaktadır. Bu durumda, farklı tarafları olan, değişik haklar ve borçlar yükleyen iki ayrı sözleşme sözkonusudur. Böylece, escrow sözleşmesinin bir tarafını birleşme ve/veya hisse devir sözleşmesinin tarafları, diğer tarafını ise temel sözleşmenin tarafı olmayan bir üçüncü kişi (escrow aracısı) oluşturmaktadır. Burada escrow sözleşmesini karakterize eden husus, escrow sözleşmesine konu varlık üzerindeki tasarruf yetkisinin, temel sözleşmede düzenlenen belirli şartlar tahakkuk edinceye kadar escrow aracısına geçmesidir.

Temel sözleşmede, escrow sözleşmesinin akdedileceği açıkça gösterilebileceği gibi, escrow sözleşmesinin tam metnine veya esas unsurlarına yer verilmesi de mümkündür.

Bu çerçevede escrow aracısı ile birleşme veya pay devri sözleşmesinin tarafları arasında akdedilecek olan escrow sözleşmesinin aşağıdaki hususları ihtiva etmesi esastır [2]:

  • Escrow ilişkisinin temeli olan işlem hakkında bilgi,
  • Escrow aracısına tevdi olunan varlık hakkında ayrıntılı bilgiler (örneğin, tevdi olunan varlık pay senedi ise, ilgili senetlerin miktarı, niteliği, ayırt edici özellikleri; tevdi olunan varlık semen ise semenin miktar ve niteliği),
  • Escrow aracısının saklamaya ilişkin borçları,
  • Tevdi olunan varlığın (örneğin, hisse senedi ya da semen) sözleşmenin taraflarına hangi şartların gerçekleşmesini takiben iade edilebileceği ve bu şartların gerçekleşmesini takiben uyulması gereken prosedürlere ilişkin ayrıntılı bilgi (örneğin, alıcı ve satıcının escrow aracısına yönelteceği müşterek talimat ya da alıcı veya satıcıdan birinin escrow aracısına yönelteceği tek taraflı irade beyani vb.),
  • Saklama sürecinde tevdi olunan varlığa ilişkin hak ve borçların akıbeti (örneğin, pay senetlerine bağlanan kar payları, ya da semenin faizinin kime ait olacağı vb.)
  • Tevdi olunan varlığın iadesine ilişkin şartların hiçbirinin gerçekleşmemesi hallerinde tevdi olunan varlığın iade şartları,
  • Escrow aracısına ödenecek ücret,
  • Escrow sözleşmesinden kaynaklanan ihtilaflara uygulanacak hukuk ve yetkili mahkemeye ilişkin bilgi.

Escrow sözleşmeleri, birleşme ve pay devri işlemlerinin yanı sıra malvarlığı devirleri ve işletme devirlerinde de teminat mekanizması olarak tercih edilmektedir. Özellikle alıcı için sözleşme görüşmeleri sırasında devre konu şirket ya da mal varlığına ilişkin satıcının verdiği beyan ve taahhütlerin doğruluğunun tespiti mümkün olamayabilir. Bu durumda alıcı temel sözleşme ilişkisinin konusu beyan ve taahhütlerin gerçekleşmesini takiben semenin tamamını ödemek isteyecektir. Diğer taraftan satıcının da semenin tamamının ödenmesini takiben devre konu şirket ya da mal varlığını devretmek isteyeceği açıktır. Bu durumda, her iki taraf için de riski teminat altına alan bir mekanizma olan escrow, söz konusu beyan ve taahhütlere ilişkin de bir güvence vasıtasıdır.

Uygulamada kullanılan yöntemlerden biri de, temel sözleşmenin tarafları olan alıcı ve satıcının, tarafsız üçüncü kişi konumunda olan escrow aracısı adına banka hesabı (escrow hesabı) açılmasını istemesidir. Escrow aracısı adına açılan escrow hesabındaki semen, ancak temel sözleşmedeki belirli şart veya şartların gerçekleşip gerçekleşmemesine bağlı olarak taraflara ödenir. Burada satıcı ya da alıcının, escrow hesabı üzerinde tek başına tasarruf yetkisi bulunmamakta; bu yetkiyi sadece escrow aracısı ve/veya escrow aracısı ile birlikte olmak şartı ile taraflar kullanabilmektedirler.

Escrow Sözleşmesinin Hukuki Niteliği

Anglo-Sakson hukuku kaynaklı bir sözleşme olan escrow sözleşmesi, Borçlar Kanununda ya da bir başka özel kanunda düzenlenmemiştir. Sözleşme özgürlüğü ilkesi gereği taraflar, kanunda öngörülen sınırlar çerçevesinde diledikleri tip ve içerikte sözleşme yapma serbestisine sahiptirler (Borçlar Kanunu Madde 26). Borçlar Kanunu veya diğer kanunlarda düzenlenen isimli veya tipik sözleşmelerden farklı olarak kurulan bu sözleşme, atipik veya isimsiz sözleşme olarak nitelendirilebilir.

Escrow sözleşmesinin unsurları, Borçlar Kanunda düzenlenmiş olan sözleşme tiplerinden biri ile karşılanmamakla beraber, Borçlar Kanununda ayrıntılı olarak düzenlenmiş olan vedia akdi (Saklama sözleşmesi ve yediemine tevdii) ve vekalet akitlerine benzetilebilir. Nitekim, Vedia akdinin esaslı unsuru saklamadır ve saklayanın, saklatanın herhangi bir zamanda talep etmesi halinde, vedia konusu menkulü geri verme yükümlülüğü vardır (Borçlar Kanunu Madde 564). Escrow sözleşmesinin unsurlarından biri saklama yükümü olsa dahi, vedia akdindeki iade yükümü escrow sözleşmesinin yapısı ile bağdaşmamaktadır. Zira, escrow sözleşmesinin iade yükümü temeldeki sözleşme ilişkisinden doğan edimlerin ifasını amaçlar. Vedia sözleşmesinin bir türü olan güvenilir kişiye bırakma (yediemine tevdii) durumunda ise, temel sözleşme taraflarının hukuki durumunun belirsiz veya çekişmeli olması halinde, söz konusu varlığın güvenilir üçüncü kişiye tevdi edilmesi esastır. (Borçlar Kanunu Madde 569). Burada yine üçüncü kişiye tevdi edilen varlığın üzerindeki tasarrufun önlemesi amacı vardır ve bu bakımdam escrow sözleşmesi ile benzer amacı taşır. Ancak bu akdi escrow sözleşmesinden ayıran unsur hukuki durumun belirsiz veya çekişmeli olması halidir. Vekalet sözleşmesi ise, vekilin vekalet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği bir sözleşmedir (Borçlar Kanunu Madde 502). Burada escrow sözleşmesinin tarafı olan escrow aracısı da vekalet sözleşmesindeki gibi bir vekil sıfatıyla sadakat ve özenle hareket etmekle yükümlüdür. Ancak vekalet sözleşmesinin en temel unsuru, vekalet verenin her zaman sözleşmeyi tek taraflı olarak sona erdirebilme ve vekili azledebilme yetkisidir (Borçlar Kanunu Madde 512). Bu tek taraflı yetki escrow sözleşmesinin yapısı ile bağdaşmaz[3].

Yukarıda açıklananlar ışığında escrow sözleşmesi, Borçlar Kanununda düzenlenmiş olan sözleşme tiplerine ait unsurları içermekle birlikte, farklılaşan şartlarının varlığı ile karma/kendine özgü bir isimsiz sözleşme niteliği taşımaktadır.

Sonuç

Birleşme ve/veya pay devri sözleşmesinden doğan edimlerin karşılıklı ifasının hemen mümkün olmadığı, bazı şartlara bağlandığı durumlarda; bu edimlerin şartların gerçekleşmesine bağlı olarak ifasını sağlamak ve bu ifayı güvence altına almak ihtiyacı escrow sözleşmesi ile karşılanmaktadır. Escrow sözleşmesi, önemli bir teminat aracı olma özelliğine sahiptir. Açıklamalar ışığında, escrow mekanizmasının geliştirilmesi amacıyla ilgili mevzuatlarda düzenleme yapılmasının yararlı olacağı düşünülmektedir.

[1] Escrow sözcüğünün Türkçe karşılığı olarak tespit edilebilecek sözcüklerin tam anlam karşılığını içermemesi ve iltibas oluşturabileceği gerekçesi ile sözcük İngilizce kullanılmıştır.

[2] Kırca İsmail, Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, Cilt XIX,Sayi 1, Ankara 1997:sf 46-47.

[3] Kırca İsmail, Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, Cilt XIX,Sayi 1, Ankara 1997:sf.53-56.

Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.

Diğer İçerikler

Kira Sözleşmelerinde Dövizle Ödeme Yasağı
Hukuk Postası
Kira Sözleşmelerinde Dövizle Ödeme Yasağı

Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar (“32 Sayılı Karar”) ve 2008-32/34 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ ile bazı sözleşmelerin sözleşme bedelleri ile bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize...

Borçlar Hukuku 31.03.2023
Munzam Zararın İspatına Dair Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı
Hukuk Postası
Munzam Zararın İspatına Dair Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı

Munzam (aşkın) zarara ilişkin davalarda zararın ispatlanması meselesi sıkça gerek Anayasa Mahkemesi’nin gerek Yargıtay’ın farklı dairelerinin inceleme ve değerlendirmesine konu olmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (“YHGK”) 29.03.2022 tarihinde verdiği 2021/928 E. 2022/401 K. sayılı kararıyla bir kez daha...

Borçlar Hukuku 31.01.2023
Sorumsuzluk Antlaşmalarının Hükümsüzlüğü
Hukuk Postası
Sorumsuzluk Antlaşmalarının Hükümsüzlüğü

Sözleşmeler hukuku bakımından genel prensip sözleşme serbestisi veya diğer bir deyişle irade serbestisi olmasına rağmen, sorumsuzluk antlaşmaları bakımından, tarafların iradelerine tamamen bir serbesti tanınmamış ve sorumsuzluk antlaşmalarının geçerliliği Türk Borçlar Kanunu’nun...

Borçlar Hukuku 30.09.2022
Anayasa Mahkemesi’nin Mülkiyet Hakkı’nın İhlaline İlişkin Cahide Demir Başvurusu
Hukuk Postası
Anayasa Mahkemesi’nin Mülkiyet Hakkı’nın İhlaline İlişkin Cahide Demir Başvurusu

Anayasa Mahkemesi 14.09.2021 tarihli ve 2018/25663 başvuru numaralı kararında (“Karar”) yaptığı inceleme sonucunda, başvurucu Cahide Demir’in üçüncü kişinin borcunun teminatı olarak kendi taşınmazı üzerinde tesis edilen ipoteğin, söz konusu üçüncü kişi borçlunun kredi borcunu...

Borçlar Hukuku Mayıs 2022
Yargıtay Kararları Işığında Adi Ortaklıkların Tasfiyesi
Hukuk Postası
Borçlar Kanunu Hükümleri Uyarınca Sorumsuzluk Anlaşmaları
Hukuk Postası
Genel İşlem Koşullarında Yazılmamış Sayılma Yaptırımı
Hukuk Postası
Genel İşlem Koşullarında Yazılmamış Sayılma Yaptırımı

Genel işlem koşulları, yalnızca tüketici işlemlerinde değil; otomotiv, bankacılık, sigortacılık, telekomünikasyon ve enerji gibi belirli sektörlerdeki ticari işlemlerde de yaygın olarak kullanılır. Nitekim, genel işlem koşulları...

Borçlar Hukuku Ocak 2022
Türk Hukukunda Bitcoin’in Yeri
Hukuk Postası
Türk Hukukunda Bitcoin’in Yeri
Borçlar Hukuku Kasım 2020
EFET Elektriğin Teslimi ve Kabulüne İlişkin Genel Sözleşmesi
Hukuk Postası
Sorumluluk Hukuku Alanında Yeni Bir Oyuncu: Yapay Zeka
Hukuk Postası
EPC Sözleşmelerinde Beklenmeyen Hal Uygulamaları
Hukuk Postası
Kira Sözleşmelerinde Yeni Dönem
Hukuk Postası
Kira Sözleşmelerinde Yeni Dönem
Borçlar Hukuku Haziran 2020
Türk Hukukunda Paralel Borçluluk ve Hukuki Niteliği
Hukuk Postası
Grup İçi Borçlanma
Hukuk Postası
Grup İçi Borçlanma
Borçlar Hukuku Aralık 2018
Banka Teminat Mektupları
Hukuk Postası
Banka Teminat Mektupları
Borçlar Hukuku Eylül 2017
Türkiye’de Elektronik Sözleşmeler
Hukuk Postası
Türkiye’de Elektronik Sözleşmeler
Borçlar Hukuku Temmuz 2017
Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Sözleşmeleri
Hukuk Postası
Kiralayanın Hapis Hakkı
Hukuk Postası
Kiralayanın Hapis Hakkı
Borçlar Hukuku Nisan 2017
Taşınır Rehni Kanunu ve Getirdiği Yenilikler
Hukuk Postası
Gelecekteki Olgularda Yanılma Temelde Yanılma Oluşturur mu?
Hukuk Postası
Türk Hukuku’nda Ceza Koşulu (Cezai Şart)
Hukuk Postası
Türk Hukuku’nda Ceza Koşulu (Cezai Şart)
Borçlar Hukuku Eylül 2016

Yaratıcı hukuk çözümleri için iletişime geçin.