Munzam Zararın İspatına Dair Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı

31.01.2023 Ceren Eke

Giriş

Munzam (aşkın) zarara ilişkin davalarda zararın ispatlanması meselesi sıkça gerek Anayasa Mahkemesi’nin gerek Yargıtay’ın farklı dairelerinin inceleme ve değerlendirmesine konu olmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (“YHGK”) 29.03.2022 tarihinde verdiği 2021/928 E. 2022/401 K. sayılı kararıyla bir kez daha konuyu ele almış ve davacının munzam zararını kendi durumuna özgü somut vakıalarla ispatlaması gerektiğine karar vermiştir. Bu makalede ilgili karar incelenmekte ve yargı kararlarındaki farklı görüşlere yer verilmektedir.

Munzam Zararın İspatına Dair Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı
% 0

Karara Konu Somut Olay

Karara konu somut olayda munzam zararın tahsili talebiyle dava açılmıştır.

Davacı, yatırdığı paranın başka bir hesaba usulsüz olarak aktarıldığını, alacağının mahkeme kararıyla kabul edildiğini, alacağını 16 yıl sonra ve sadece ana paraya işletilen avans faizi ile birlikte tahsil edebildiğini, ancak temerrüt faiziyle karşılanamayan yüksek miktarda munzam zararının oluştuğunu, alacağını zamanında almış olsaydı yatırım yapmasa bile faize faiz işletmek suretiyle değerlendirebileceğini, böylece paranın gerçek değerini korumuş olacağını, sadece anaparaya faiz işletilmesi nedeniyle parasının satın alma gücünde önemli ölçüde azalma meydana geldiğini ileri sürer.

Davalı, munzam zarar iddiasının farazi olduğunu somut delillere dayanmadığını, munzam zarar koşullarının oluşmadığını belirtir ve davanın reddinin gerektiğini savunur.

İlk derece mahkemesi, faizi aşan zararın ispatının gerektiği, ancak davacının ispata yarar delil sunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Davacı karara karşı istinaf başvurusunda bulunmuştur.

İstinaf mahkemesi, ilk derece mahkemesince verilen karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir. Davacı bu kez temyiz yoluna başvurmuştur.

Özel daire olarak dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, enflasyonun gündemde olduğu dönemler ile olmadığı dönemler arasında farklı ispat koşullarının aranması gerektiği hususuna dikkat çekmiş ve derece mahkemesinin bu farkı gözetmeden tüm dönem için somut ispat arayan gerekçelerle sonuca gitmesini isabetsiz görmüştür. Açıklanan sebeplerle eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi doğru bulunmamış ve kararın bozulması gerektiğine hükmedilmiştir.

İlk derece mahkemesi direnme kararı vermiştir. Direnme kararı davacı tarafından temyiz edilmiş ve uyuşmazlık YHGK önüne gelmiştir.

YHGK uyuşmazlık konusunu; piyasadaki ekonomik koşullar karşısında, varlığı iddia olunan zarar olgusunun, davacının bulunduğu duruma göre somut vakıalarla ispatının gerekip gerekmediği olarak belirlemiştir.

Kavramlara Genel Bakış

Değerlendirmelere geçmeden önce, kararda da öncelikli olarak incelenen temerrüt faizi ile munzam zarar kavramlarını açıklamakta fayda vardır.

Temerrüt faizi, borçlunun para borcunu zamanında ödemeyerek temerrüde düşmesi üzerine 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (“TBK”) m. 120 gereği zararın varlığına ve borçlunun kusuruna bakılmaksızın işlemeye başlayan faizdir. Bir diğer deyişle, alacaklının temerrüt faizi istemesi için bir zararının bulunduğunu ispat etmesi gerekmez.

Munzam zarara ilişkin düzenleme ise TBK m. 122’de yer alır. TBK m. 122/1’e göre “Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür.”

Buna göre; munzam zarar, para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi sebebiyle alacaklı zararının temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bir zarardır. Munzam zarara hükmedilebilmesi için; temerrüdün varlığı, temerrüt faiziyle karşılanamayan alacaklı zararının mevcudiyeti, borçlunun temerrüde düşmede kusurlu olması, temerrüt ile alacaklının munzam zararı arasında illiyet bağının mevcudiyeti ve alacaklının bu zararı talep etmesi gerekir. Temerrüt faizinden farklı olarak munzam zararda, alacaklı zararın temerrüt faiziyle karşılanmadığını ispat etmelidir.[1]

YHGK’nın Görüşü

YHGK söz konusu kararında munzam zararın, alacaklı tarafından yasal ispat vasıtalarıyla somut, inanılır ve açık bir biçimde ispatlanması gerektiğini vurgular.

Bu itibarla YHGK, ülkemizdeki belirli dönemlerde mevcut olan ekonomik koşullardaki olumsuzluklardan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı aşkın (munzam) zarar talebinin, zarar olgusunun delili olarak kabul edilemeyeceğine; ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalmanın, tek başına davacının temerrüt faizi dışında bir zararının varlığının ispatı olmadığına; çıkan yüksek enflasyon, döviz kurlarındaki dalgalanma, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma gibi olumsuzlukların, bir karine olarak kabul edilip davacıyı, kendi somut durumuna özgü vakıalarla oluştuğu iddia olunan zararı ispat yükümlülüğünden kurtarmayacağı gibi davacıya bu yönde herhangi bir ispat kolaylığı da sağlamayacağına kararında yer verir. Bu kapsamda, YHGK davacının zararını kendi durumuna özgü somut vakıalarla ispatlaması gerektiğine vurgu yapar ve anılan gerekçelerle, somut olayda munzam zararın davacı tarafından kendi durumuna özgü şekilde somut olarak ispat edilememiş olması nedeniyle direnme kararının onanması gerektiğine oybirliği ile karar verir.

Yargı Kararlarındaki Farklı Görüşler

Munzam zarara ilişkin davalarda zararın ispatlanması evvelden beri gerek Anayasa Mahkemesi’nin gerek Yargıtay’ın çeşitli dairelerinin inceleme ve değerlendirmesine konu olmuştur.

Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin önceki istikrar kazanmış uygulaması, munzam zararın varlığının somut delillerle ispatlanması gerektiği yönünde idi.[i] Anayasa Mahkemesi ise 21.12.2017 tarihli 2014/2267 başvuru numaralı kararında; başvurucunun alacağının enflasyon karşısında önemli ölçüde değer kaybına uğranılarak ödendiği anlaşıldığından başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklendiği kanaatine varmış, başvurucunun zarara uğradığını ayrıca ispatlaması gerektiği yönündeki katı yorum nedeniyle mülkiyet hakkının ihlali edildiğine karar vermiştir.[2] Yargıtay 15. Hukuk Dairesi bu karardan sonra istikrar kazanmış uygulamasını değiştirmiştir.[3] Değişiklikle Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, enflasyon ve buna bağlı olarak döviz kurları, mevduat faizleri, devlet tahvilleri ve diğer yatırım araçlarının faiz oranları ile birlikte getirilerinin temerrüt faizinden fazla olması halinde munzam zararın varlığının karine olarak kabul edilmesi gerektiği görüşünü benimsediğini ifade etmiştir.

Öte yandan, karara ilişkin yukarıdaki açıklamalarımızdan görüleceği üzere, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin uygulaması da munzam zararın yalnızca enflasyon olmadığı dönemlerde somut olarak ispatlanması gerektiği yönündedir.[4]

YHGK ise yine açıklandığı üzere aynı görüşü paylaşmamaktadır. YHGK önceki tarihli kararında[5] da munzam zararın duruma özgü somut vakıalarla ispatlanması gerektiği görüşünü bildirmiştir.

Özetle, yargı kararlarında uygulama birliğinden bahsetmek mümkün değildir, konuya ilişkin farklı görüşler mevcuttur.

Sonuç

Munzam zarara ilişkin davalarda zararın ispatının gerekip gerekmediği ya da hangi şartlarda gerektiği sorusu farklı mahkemelerce farklı şekillerde cevaplanır. Bu noktada Anayasa Mahkemesi, Yargıtay’ın çeşitli daireleri ve YHGK’nın benimsediği görüşler farklılaşmaktadır. Son olarak YHGK, 29.03.2022 tarihli 2021/928 E. ve 2022/401 K. sayılı kararıyla, davacının munzam zararını kendi durumuna özgü somut vakıalarla ispatlaması gerektiğine karar vererek, Anayasa Mahkemesi’nin farklı yöndeki kararına rağmen, önceki tarihli kararlarında benimsediği görüşte ısrarcı olduğunu ortaya koymuştur.

Kaynakça
  • Oğuzman, Kemal / Öz, Turgut: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 14. Bası, İstanbul, Vedat, 2016, s. 500.
  • Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin munzam zararın varlığının somut delillerle ispatlanması gerektiği yönündeki bir kararı için bkz. Yargıtay 15. HD, E. 2016/1049 K. 2016/2737, T. 12.05.2016, www.lexpera.com.tr
  • Anayasa Mahkemesi’nin 21.12.2017 tarihli 2014/2267 başvuru numaralı kararı için bkz. https://www.anayasa.gov.tr/tr/kararlar-bilgi-bankasi/
  • Yerleşik uygulamanın Anayasa Mahkemesi kararına istinaden değiştirildiğini belirten, dairenin yeni görüşünü içeren karar için bkz. Yargıtay 15. HD, E. 2020/967, K. 2021/859, T. 15.03.2021, www.lexpera.com.tr
  • Bu yöndeki diğer bir karar için bkz. Yargıtay 11. HD, E. 2018/1512, K. 2019/3201, T. 29.04.2019, www.lexpera.com.tr
  • YHGK E. 2017/2800, K. 2021/1629, T. 09.12.2021, www.lexpera.com.tr; Aynı yönde diğer bir karar için bkz. YHGK E. 2007/11-668, K. 2007/798, T. 31.10.2007, www.lexpera.com.tr


Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.

Diğer İçerikler

Kira Sözleşmelerinde Dövizle Ödeme Yasağı
Hukuk Postası
Kira Sözleşmelerinde Dövizle Ödeme Yasağı

Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar (“32 Sayılı Karar”) ve 2008-32/34 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ ile bazı sözleşmelerin sözleşme bedelleri ile bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize...

Borçlar Hukuku 31.03.2023
Sorumsuzluk Antlaşmalarının Hükümsüzlüğü
Hukuk Postası
Sorumsuzluk Antlaşmalarının Hükümsüzlüğü

Sözleşmeler hukuku bakımından genel prensip sözleşme serbestisi veya diğer bir deyişle irade serbestisi olmasına rağmen, sorumsuzluk antlaşmaları bakımından, tarafların iradelerine tamamen bir serbesti tanınmamış ve sorumsuzluk antlaşmalarının geçerliliği Türk Borçlar Kanunu’nun...

Borçlar Hukuku 30.09.2022
Anayasa Mahkemesi’nin Mülkiyet Hakkı’nın İhlaline İlişkin Cahide Demir Başvurusu
Hukuk Postası
Anayasa Mahkemesi’nin Mülkiyet Hakkı’nın İhlaline İlişkin Cahide Demir Başvurusu

Anayasa Mahkemesi 14.09.2021 tarihli ve 2018/25663 başvuru numaralı kararında (“Karar”) yaptığı inceleme sonucunda, başvurucu Cahide Demir’in üçüncü kişinin borcunun teminatı olarak kendi taşınmazı üzerinde tesis edilen ipoteğin, söz konusu üçüncü kişi borçlunun kredi borcunu...

Borçlar Hukuku Mayıs 2022
Yargıtay Kararları Işığında Adi Ortaklıkların Tasfiyesi
Hukuk Postası
Borçlar Kanunu Hükümleri Uyarınca Sorumsuzluk Anlaşmaları
Hukuk Postası
Genel İşlem Koşullarında Yazılmamış Sayılma Yaptırımı
Hukuk Postası
Genel İşlem Koşullarında Yazılmamış Sayılma Yaptırımı

Genel işlem koşulları, yalnızca tüketici işlemlerinde değil; otomotiv, bankacılık, sigortacılık, telekomünikasyon ve enerji gibi belirli sektörlerdeki ticari işlemlerde de yaygın olarak kullanılır. Nitekim, genel işlem koşulları...

Borçlar Hukuku Ocak 2022
Türk Hukukunda Bitcoin’in Yeri
Hukuk Postası
Türk Hukukunda Bitcoin’in Yeri
Borçlar Hukuku Kasım 2020
EFET Elektriğin Teslimi ve Kabulüne İlişkin Genel Sözleşmesi
Hukuk Postası
Sorumluluk Hukuku Alanında Yeni Bir Oyuncu: Yapay Zeka
Hukuk Postası
EPC Sözleşmelerinde Beklenmeyen Hal Uygulamaları
Hukuk Postası
Kira Sözleşmelerinde Yeni Dönem
Hukuk Postası
Kira Sözleşmelerinde Yeni Dönem
Borçlar Hukuku Haziran 2020
Türk Hukukunda Paralel Borçluluk ve Hukuki Niteliği
Hukuk Postası
Grup İçi Borçlanma
Hukuk Postası
Grup İçi Borçlanma
Borçlar Hukuku Aralık 2018
Banka Teminat Mektupları
Hukuk Postası
Banka Teminat Mektupları
Borçlar Hukuku Eylül 2017
Türkiye’de Elektronik Sözleşmeler
Hukuk Postası
Türkiye’de Elektronik Sözleşmeler
Borçlar Hukuku Temmuz 2017
Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Sözleşmeleri
Hukuk Postası
Kiralayanın Hapis Hakkı
Hukuk Postası
Kiralayanın Hapis Hakkı
Borçlar Hukuku Nisan 2017
Taşınır Rehni Kanunu ve Getirdiği Yenilikler
Hukuk Postası
Gelecekteki Olgularda Yanılma Temelde Yanılma Oluşturur mu?
Hukuk Postası
Türk Hukuku’nda Ceza Koşulu (Cezai Şart)
Hukuk Postası
Türk Hukuku’nda Ceza Koşulu (Cezai Şart)
Borçlar Hukuku Eylül 2016

Yaratıcı hukuk çözümleri için iletişime geçin.