Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda Yapılması Planlanan Önemli Değişiklikler

Haziran 2020 Alper Uzun
% 0

Giriş

01.10.2011 yılında yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (“HMK”) ve diğer bazı kanunlarda kapsamlı değişiklikler öngören teklif (“Teklif”) 20.03.2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi (“TBMM”) Adalet Komisyonu’na sunuldu.[1] Hâlihazırda TBMM gündemindedir.

Bu değişikliklerin kabul edilmesi halinde, yürürlükte bulunduğu yaklaşık 9 yıllık süre zarfında HMK’da tam 19 değişiklik yapılmış olacak. Değişikliklerin, yargılamanın hızlandırılması amacını taşıdığı Kanun Koyucu tarafından ifade edilse de, yargılamanın ne kadar hızlandığı tartışma konusudur. HMK’nın hazırlık aşamasında görev alan akademisyenler de, bu değişikliklerde kendilerine danışılmadığı yönünde eleştirilerde bulunmuşlardır.[2]

Hâlihazırda TBMM gündeminde bulunan son Teklif ile yargılamayı uzattığı, fazla emek ve mesai harcamasına sebep olduğu, uygulamada belirsizlik ve tereddüt oluşturduğu iddia edilen bazı konular ile ilgili düzenlemeler yapılmaktadır.

Teklifte Yer Alan Düzenlemeler

İlk olarak HMK’nın 20. maddesinde yapılacak düzenleme ile Anayasa Mahkemesi’nin 10.02.2016 tarihli, 2015/96 E. – 2016/9 K. Sayılı iptal kararı uyarınca, görevsizlik ve yetkisizlik kararının kesin olması halinde taraflara tebliğ edilmesi ve dosyanın görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesi talebinin sunulması için öngörülen iki haftalık sürenin tebliğden itibaren başlaması kanunda açık hükme bağlanmıştır.

HMK’nın 28. Maddesinde yer alan duruşmaların gizli yapılması halleri arasına, “yargılama ile ilgili kişilerin korunmaya değer üstün bir menfaatinin bulunması” hali de eklenmiş olup, duruşmaların aleni olarak yapılmasına ilişkin kurala bir istisna daha getirilmiştir. Bu düzenlemenin yoruma ve suistimale açık olduğu akla gelen ilk eleştiridir.

Teklif ile hakimin reddi sebepleri arasına, hakimin daha önce aynı uyuşmazlıkta arabulucu veya uzlaştırmacı olarak görev alması da eklenmiştir. Hakimin reddi talebini inceleyen merci kararlarına karşı derhal istinaf yoluna başvurulabilmesi öngörülmüştür.

Esasen uygulamada bu konuda bir tereddüt bulunmamakla birlikte, HMK’nın 94. Maddesinde yapılan düzenleme ile kesin süre verilen hallerde hakim tarafından yapılacak açıklama ve ihtaratın nasıl yapılması gerektiği hükme bağlanmıştır.

Belirsiz alacak davasını düzenleyen 107. Maddenin, kısmi eda davasının açılabileceği hallerde tespit davası açılmasına izin veren 3. Fıkrası yürürlükten kaldırılmaktadır. Bununla birlikte 2. Fıkrada kapsamlı değişiklik yapılmakta olup, alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda hakim tarafından tahkikat sona ermeden iki haftalık kesin süre verilerek talebin tam ve kesin olarak belirlenmesi öngörülmektedir. Hakimin talep ile bağlılığı ilkesiyle ve kısmi davada böyle bir düzenleme bulunmaması ile çelişki yaratabileceği düşünülen bu düzenlemenin gerekçesinin alacağın belirlendiği anın tespitini hakime bırakmaktadır.

Teklif ile HMK’nın 116. Maddesinde yer alan iş bölümü itirazı, ilk itirazlar arasından çıkarılmaktadır. Böylelikle, asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki, daha önce görev ilişkisi haline getirilmiş olan ilişki fiiliyattaki durum yasaya da uygulanmıştır.

Teklifteki bir başka düzenleme, dava açılırken peşinen alınan gider avansı ve bilirkişi, keşif, tanık gideri gibi giderleri kapsayan delil avanslarına ilişkindir. Esasen HMK’da gider avansının ve delil avansının ne olduğu ve ne zaman tahsil edilmesi gerektiği bellidir. Ancak uygulamada delil avansı, gider avansı ile birlikte davanın başında tahsil edilmektedir. Bu durum da davanın açılması aşamasında yüksek tutarlarda avans yatırılmasına sebep olmaktadır. Bu nedenle yapılması planlanan değişiklikte, delil avansının dava açarken mahkeme veznesine yatırılması zorunluluğu ortadan kaldırılmaktadır.

HMK’nın 123. Maddesi de teklif ile değiştirilmekte ve davanın geri alınması halinde mahkemenin “davanın açılmamış sayılmasına” karar vermesi düzenlenmektedir. Gerekçede bu konuda farklı kararlar verildiği belirtilerek yeknesaklık sağlanmasının amaçlandığı ifade edilmektedir. 125. Maddede yapılan değişiklik ile davanın devri sonrası davanın davacı aleyhine sonuçlanması halinde, hem devredenin hem de devralanın yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olacağı düzenlenmektedir.

Cevap verme süresini düzenleyen 127. Maddeye de ekleme yapılarak, ek sürenin cevap süresinin bitiminden itibaren işlemeye başlamak üzere verileceği kanun metnine yerleştirilmiştir. Gerekçede bu konuda ortaya çıkan karışıklıkların giderilmesinin amaçlandığı belirtilmiştir. 281. Maddede yapılacak değişiklik ile bilirkişi raporuna beyan süresi için iki haftalık ek süre talep edilebilmesinin önü açılmıştır.

Teklif’te HMK’nın 139, 140 ve 141. Maddelerinde de değişiklik yapılmaktadır. Değişiklikle, ön inceleme duruşması davetiyesine, tebliğden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde gösterilen ancak henüz sunulmayan delillerin sunulması veya celbi için açıklama yapılması ihtarı eklenmektedir. Hâkime, sulh ve arabuluculuğun esasları, süreci ve hukuki sonuçları hakkında aydınlatma yükümlülüğü getirilmektedir. Değişiklikle, dilekçeler aşaması tamamlandıktan sonra ıslah ve karşı tarafın muvafakati hariç iddia ve savunmanın genişletilmesi yasaklanmaktadır. Böylelikle ön inceleme aşamasında duruşmaya gelmeyen taraf aleyhine iddia veya savunmanın genişletilmesi ya da değiştirilmesi yasağına tanınan istisna kaldırılmaktadır.

147. maddede yapılacak değişiklik ile tahkikatın yanı sıra sözlü yargılama için de duruşmaya davet edilmesi düzenlenmekte, taraflara gönderilecek davetiyede, tahkikatın sona erdiği duruşmada sözlü yargılamaya geçileceği, sözlü yargılama için duruşmanın ertelenmesi halinde taraflara ayrıca davetiye gönderilmeyeceği ve 150. madde hükmü saklı kalmak kaydıyla yokluklarında hüküm verileceği ihtarı eklenmektedir. 149. Maddede yapılacak değişiklik ile ses ve görüntü aktarımı yoluyla yapılacak duruşmalar için tarafların rızasının alınması şartı kaldırılmakta, taraflardan birinin talebi üzerine veya mahkemece resen karar verilmesi düzenlenmektedir. Duruşma düzenini düzenleyen 151. Maddede de değişiklik yapılmakta ve duruşma düzeninin bozulması gerekçe gösterilerek taraf vekili olmayan avukatların duruşma salonundan hakim kararı ile çıkarılması öngörülmektedir.

Bir başka önemli değişiklik “ıslah müessesesi” ile ilgili olacaktır. 177. Maddede yapılacak değişiklik ile bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına ilişkin uygulamaya son verilecektir. “Yargıtay’ın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması halinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabileceği, ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durumun ortadan kaldırılamayacağı” kuralı kanun metnine eklenmiştir.

Teklif ile kanuna “Toplu mahkemelerde tahkikat” başlıklı 183/A maddesi eklenmektedir. Bu madde ile toplu –bir başka ifade ile heyetli- mahkemelerde tahkikatın nasıl yürütüleceği ve hangi işlere heyetin hangi işlere naip hakimlerin bakacağı düzenlenmektedir. Sözlü yargılama müessesesini düzenleyen 186. Maddede de değişiklik öngörülmekte ve esasen HMK’nın ilk amacına aykırı şekilde sözlü yargılama için ayrı bir davetiye gönderilmesi uygulaması kaldırılarak, tahkikatın bittiği duruşmada tefhim edildikten sonra aynı duruşmada sözlü yargılama aşamasına geçileceği, taraflardan birinin talebi üzerine sözlü yargılama duruşmasının iki haftadan az olmamak üzere ertelenebileceği ve hazır bulunsun veya bulunmasın sözlü yargılama için taraflara ayrıca davetiye gönderilmeyeceği öngörülmektedir.

Teklif ile Kanun’a, “Hükmün tamamlanması” başlıklı 305/A maddesi eklenmektedir. Buna göre bir taraf, nihai kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde, yargılamada ileri sürülmesine veya kendiliğinden hükme geçirilmesi gerekli olmasına rağmen hakkında tamamen veya kısmen karar verilmeyen hususlarda, ek karar verilmesini isteyebilecektir.

Sulh ve feragat işlemleri ile ilgili de Teklif bazı düzenlemeler öngörmektedir. Buna göre sulh veya feragat hükmün verilmesinden sonra yapılmışsa, taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa dahi, dosya kanun yolu incelemesine gönderilmeyerek karar verilecektir. 341. Maddede yapılması öngörülen değişiklik ile istinaf yoluna başvurulabilen kararlar arasına, karşı tarafın yüzüne karşı verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları eklenmiştir. Böylece bu kararlar için itiraz süreci beklenmeksizin istinaf yoluna gidilebilecektir.

353. maddede yapılması planlanan değişiklik ile bölge adliye mahkemeleri, “talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması” halinde de dosya üzerinden karar vererek yerel mahkeme kararını kaldırabilecek ve dosyayı yargılama yapacak mahkemeye gönderebilecektir. Maddeye yapılan eklemeyle birlikte, eksik kısımla ilgili bölge adliye mahkemelerinin kendiliğinden esas hakkında inceleme yaparak karar verebileceği yerde Yargıtay gibi dosyayı karar veren mahkemeye göndermesi imkânı tanınmaktadır.

359. maddeye eklenen 3. Fıkrayla, bölge adliye mahkemesinin istinaf başvurusunu esastan reddetmesi halinde, istinaf sebeplerini özetlemek ve ret sebeplerini açıklamak kaydıyla, kararın hukuk kurallarına uygunluk gerekçesini göstermekle yetinebileceği düzenlenmektedir. Bu durumda kararların gerekçeli olma kuralını zedeleyebileceği ve Yargıtay’ın onama kararları gibi birkaç satırdan ibaret kararlar ortaya çıkabileceği akla gelmektedir.

İhtiyati tedbir müessesesiyle ilgili bir düzenleme de öngörülmüş olup, yabancı devlet mahkemesinin, hakemin veya hakem kurulunun görev ve yetki alanına giren uyuşmazlıklarda, bu talebe konu hak veya şeyin bulunduğu yer Türk mahkemelerinden ihtiyati tedbir talep edilebileceği düzenlenmiştir. Ayrıca ihtiyati tedbirin kabulü ve reddi kararlarıyla ilgili tutarsızlıkları gidermek adına, ihtiyati tedbir talebinin reddi kararının gerekçeli olması ve bu karara karşı kanun yoluna başvurulabilmesi, ayrıca yüzüne karşı aleyhine ihtiyati tedbir kararı verilen tarafın da doğrudan kanun yoluna başvurabileceği öngörülmüştür. Benzer düzenleme İcra ve İflas Kanunu kapsamında ihtiyati haciz için de öngörülmektedir. HMK’daki bir başka Teklif ile ihtiyati tedbir kararının, “verildiği tarih” yerine “tedbir isteyen tarafa tefhim veya tebliğinden” itibaren bir hafta içerisinde uygulanabileceği öngörülmüştür.

402. maddede yer alan “delil tespiti” ile ilgili olarak, tespit yapılmasından sonra tutanak ve bilirkişi raporunun karşı tarafa tebliğ edilmesi de Teklif ile kanuna yerleştirilmekte olup, böylece karşı tarafın yokluğunda tespit yapılması halinin ortadan kalkması söz konusu olacaktır.

Teklif ile basit yargılama usulü uygulanması için öngörülen 300.000 TL’lik sınır 500.000 TL’ye, ticari davalarda dosyanın heyetçe ele alınması için öngörülen 300.000 TL’lik sınır da 500.000 TL’ye yükseltilmektedir. Ayrıca, tüketici mahkemelerinde görülen uyuşmazlıklarda dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı haline getirilmektedir.

Sonuç

01.10.2011 yılında yürürlüğe giren HMK ile diğer bazı kanunlarda kapsamlı değişiklikler öngören ve halihazırda TBMM nezdinde bulunan Teklif ile HMK başta olmak üzere bağlantılı mevzuat ile ilgili önemli değişiklikler öngörülmektedir. Teklif’in gerekçesinde söz konusu değişikliklerin yargılamayı hızlandırması, uygulamada oluştuğu iddia edilen belirsizlik ve tereddütleri gidermesi beklenmektedir. Ancak yapılan değişikliklerin bir kısmının başka problemlere yol açabileceği, bir kısmının ise halihazırda içtihatlar ile çözümlenmiş olduğu anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, usul hukuku açısından ıslah, sulh ve feragat işlemleri, ön inceleme ve sözlü yargılama aşamaları, ihtiyati tedbir müessesesi, bölge adliye mahkemesinin çalışma usulü gibi alanlar ile ilgili önemli düzenlemeler öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Ayrıca ticari davalar için basit usul ve heyet limitleri artırılmış, tüketici uyuşmazlıkları için arabuluculuğun dava şartı haline gelmiştir.

[1] Bkz. https://www2.tbmm.gov.tr/d27/2/2-2735.pdf 

[2] Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez, Prof. Dr. Oğuz Atalay, Prof. Dr. Muhammet Özekes; Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2020) Değerlendirilmesi, https://blog.lexpera.com.tr/hmk-ile-bazi-kanunlarda-degisiklik-yapilmasina-dair-kanun-teklifinin-2020-degerlendirilmesi/.

Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.

Diğer İçerikler

Yargıtay Kararları Işığında Medeni Usul Hukuku’nda Kesinlik Sınırı Sorunu
Hukuk Postası
Yargıtay Kararları Işığında Medeni Usul Hukuku’nda Kesinlik Sınırı Sorunu

Hukukumuzda kesinlik sınırı istinaf ve temyiz kanun yollarına başvurulabilmesi için kanunla öngörülmüş olan parasal sınırlardır. Alacak miktarı veya dava değeri bu belirtilen parasal sınırların üstünde olan ilk derece ve istinaf mahkemeleri kararlarına karşı bir üst mahkemeye başvurma imkanı mevcutken, parasal...

Medeni Usul Hukuku 31.10.2022
İfa Zamanı Gelmemiş Alacak İçin Açılmış Davanın Usulden Reddedilmesi Gerektiğine İlişkin Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı
Hukuk Postası
İfa Zamanı Gelmemiş Alacak İçin Açılmış Davanın Usulden Reddedilmesi Gerektiğine İlişkin Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve Yargıtay Hukuk Daireleri arasında, henüz ifa zamanı gelmemiş bir alacak için açılmış bir davada, mahkeme tarafından ifa zamanı henüz gelmediği gerekçesiyle usulden mi yoksa esastan mı ret kararı verilmesi ve buna bağlı olarak tayin edilecek avukatlık ücretinin maktu veya...

Medeni Usul Hukuku 31.10.2022
Islah Prosedürünün Uygulaması ile İlgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun Güncel Tarihli Kararı
Hukuk Postası
Islah Prosedürünün Uygulaması ile İlgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun Güncel Tarihli Kararı

Islah genel anlamda, tarafların iddia ve savunmanın değiştirilmesi yasağına bir istisna olarak öngörülmüştür ve bu yasak sebebiyle gerçekleştiremedikleri usuli işlemleri kısmen veya tamamen düzeltmelerine denir. Islah, tek taraflı ve açık bir irade beyanıdır ve...

Medeni Usul Hukuku 31.07.2022
Belirsiz Alacak Davasının Şartlarına İlişkin Güncel Bir Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı
Hukuk Postası
Belirsiz Alacak Davasının Şartlarına İlişkin Güncel Bir Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı

Belirsiz alacak davasının koşulları son dönemde sıkça Yüksek Mahkeme’nin inceleme ve değerlendirmesine konu olmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da 07.07.2021 tarihinde verdiği 2021/485 E., 2021/971 K. sayılı kararında (“Karar”), kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücreti alacağına ilişkin...

Medeni Usul Hukuku Kasım 2021
Çelişkili Davranma Yasağı
Hukuk Postası
Çelişkili Davranma Yasağı
Medeni Usul Hukuku Eylül 2021
Tebligat Hukukuna İlişkin Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı
Hukuk Postası
Kesin Mahkeme Kararlarına Karşı Başvuru Uygulaması
Hukuk Postası
Kesin Mahkeme Kararlarına Karşı Başvuru Uygulaması

Kanun yolları, mahkeme kararlarının denetlenerek yargılama hatalarının giderilmesini sağlaması açısından hukuk devletinin vazgeçilmezidir. Ancak, uyuşmazlıkların bir noktada sonlandırılması ve kararların kesinleşmesi gerekir. Bu Hukuk Postası makalesinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu...


Medeni Usul Hukuku Mart 2021
Türk İspat Hukukunda Delil Sözleşmesi
Hukuk Postası
Türk İspat Hukukunda Delil Sözleşmesi
Medeni Usul Hukuku Ocak 2020
İsviçre Federal Mahkemesi’nin Forum Shopping Kararı
Hukuk Postası
Bölge Adliye Mahkemesi Kararlarına Karşı Kanun Yoluna Başvurulması
Hukuk Postası
Bölge Adliye Mahkemeleri’nin Kuruluşu, Yapısı ve İşleyişi
Hukuk Postası
Çocuklarla Kişisel İlişki Kurulmasına Dair Avrupa Sözleşmesi
Hukuk Postası

Yaratıcı hukuk çözümleri için iletişime geçin.