Belirsiz Alacak Davası Hakkında Anayasa Mahkemesi Kararı

31.10.2023 Ece Özsü

Giriş

6 Ekim 2023 tarihli 32331 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan, Anayasa Mahkemesi (“AYM”) 2019/17969 sayılı bireysel başvuru üzerinden verdiği 08.06.2023 tarihli kararında (“Karar”) işçilik alacağının ödenmesine ilişkin açılan belirsiz alacak davasının, alacakların belirlenebilir olması nedeniyle dava şartı yokluğundan reddedilmesini mahkemeye erişim hakkının ihlali olarak değerlendirmiştir.[1]

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (“HMK”) 107. maddesi ile düzenlenen belirsiz alacak davası, birçok yargı kararına konu olmuş; doktrinde ve uygulamada tartışmaya sebebiyet vermiştir. Bu çerçevede AYM’nin kararı önem taşımaktadır. Bu çalışmada AYM Kararı’na konu bireysel başvuru ve bu konudaki Yargıtay kararları incelenecek; ardından Karar’da yapılan değerlendirme irdelenecektir.

Belirsiz Alacak Davası Hakkında Anayasa Mahkemesi Kararı
% 0

Karar’a Konu Bireysel Başvuru

AYM’ye yapılan başvuruya konu olayda, Başvurucular işçilik alacaklarının ödenmesi istemiyle belirsiz alacak davası şeklinde açtıkları davalarda tazminat talebinde bulunmuşlardır. İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılamada bilirkişi incelemeleri de yapılmak suretiyle, davaların kabulüne karar verilmiş ve iş ilişkisinden kaynaklanan tazminatın ödenmesine hükmedilmiştir. İlk derece mahkemesi kararına karşı yapılan temyiz başvurularını Yargıtay 22. Hukuk Dairesi incelemiştir. Yargıtay 22. Hukuk Dairesi HMK’nın 107. maddesinde düzenlenen belirsiz alacak davası ile amaçlananın, dava değerinin belirlenemediği veya belirlenmesinin davacıdan beklenemeyeceği durumlarda davacının hukuk sistemi içerisinde karşılaşabileceği zorlukları bertaraf etmek olduğunu, belirsiz alacak davası açmanın şartlarının bulunmadığı hallerde davacıya herhangi bir süre verilmeksizin davanın doğrudan hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddedilmesi gerektiğini belirtmiştir. Başvuruya konu davalarda da işçilik alacakları kalemleri belirlenebilir nitelikte olduğu ifade edilmiştir zira davacı işçi çalışma süresini ve ücretini bilmektedir. Bu hususlar ışığında Yargıtay 22. Hukuk Dairesi başvuruya konu davaların usulden reddedilmesi gerektiği gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararını bozmuştur.

İlk derece mahkemesi bozma ilamına uymuş, buna karşı Başvurucular tarafından yapılan temyiz başvurusu ise Yargıtay 22. Hukuk Dairesi tarafından reddedilmiştir.

Bunun üzerine Başvurucular, makul sürede yargılanma hakkı ile mahkemeye erişim haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle süresi içerisinde Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmuşlardır.

Belirsiz Alacak Davası Hakkındaki Yargıtay Kararları

AYM Kararı’nın içeriği ve gerekçesine dair açıklamalardan önce, Yargıtay hukuk dairelerinin belirsiz alacak davası ile ilgili görüşlerine ve uygulamalarına değinilmesi faydalı olacaktır.

İhtisas alanı iş ve sosyal güvenlik hukuku olan Yargıtay 7., 9. ve 22. hukuk dairelerinin, konusu işçilik alacakları olan belirsiz alacak davaları hakkında birbirinden farklı ve zıt görüşleri bulunmaktaydı.

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, bir alacağın belirsiz olup olmadığının tespitinde, icra inkâr tazminatının bir koşulu olan “alacağın likit olup olmadığı” hususunun değerlendirilmesi gerektiği görüşündeydi. Öte yandan 7. Hukuk Dairesi dava konusu alacak miktarının veya değerinin belirlenmesinin yargılama sırasında başka bir olgunun (ki bu işçilik alacaklarında çalışma olgusu, tazminat ve alacaklara esas süre ve ücret yönünden kendini gösterir) tespitini gerektirdiği durumlarda alacağın belirsiz ve tartışmalı olduğunun kabul edilmesi gerektiğini belirtmekteydi.[2]

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi alacakların belirli veya belirlenebilir nitelikte olması halinde, bu durumu tamamlanabilir bir dava şartı olarak nitelendirmekte; talep edilen tutarın beyan edilmesi ve eksik harcın yatırılması için davacıya süre verilmesi gerektiği kanaatindeydi.[3]

AYM Kararı’na konu olayda da belirtildiği üzere Yargıtay 22. Hukuk Dairesi ise, belirsiz alacak davası şeklinde açılan işçilik alacağı talepli davalarda; davacıların çalışma süresi ve ücretlerini bilmeleri nedeniyle işçilik alacaklarının belirlenebillir olduğunu; bu nedenle HMK m. 107 uyarınca davaların hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği görüşünü benimsemekteydi.[4]

Yargıtay 9. ve 22. hukuk daireleri arasındaki görüş ayrılığı her ne kadar içtihadi birleştirme talebine konu edilmişse de Yargıtay İBGHK, işçilik alacaklarının belirli veya belirsiz olduğunun tespitinin önden yapılamayacağını ve her somut olaya göre değerlendirme yapılması gerektiğini belirterek içtihadi birleştirme talebini reddetmişti.[5]

Uygulamadaki bu ikilik devam ettiği esnada, 2020 yılında Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu’nun kararı ile Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin kapatılmasına, buradaki dosyaların Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nde toplanmasına karar verilmiştir. Bunun ardından ise Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, işçilik alacaklarının ödenmesi talebiyle açılan belirsiz alacak davalarına ilişkin görüşünü terk etmiş ve Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin görüşünü belirlemiştir.[6] Böylelikle belirsiz alacak davalarına konu işçilik alacaklarının tahsili istemleri hakkında Yargıtay nezdinde bir görüş birliği bulunduğu yorumu yapılmıştır.

Ancak bu çalışmada incelenecek olan Karar’da da görüleceği üzere AYM, belirsiz alacak davalarında, alacağın belirlenebilir olması sebebiyle davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddini hak ihlali olarak kabul etmektedir.

AYM İncelenmesi

Başvurucular, dava öncesi alacaklarını tam olarak hesaplamalarının mümkün olmadığını, bu nedenle davayı belirsiz alacak davası olarak açtıklarını, Yargıtay 22., 9. ve 7. hukuk daireleri arasındaki görüş ayrılığı bulunduğunu ve bu görüş ayrılığı nedeniyle davalarının usulden reddinin adil yargılanma haklarını ihlal ettiğini ileri sürmüşler; Yargıtay’ın davanın açılmasından 4 sene sonra davalarını reddetmesi nedeniyle alacaklarının zamanaşımına uğradığını, Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin katı yorumu nedeniyle tekrar dava açılamadığını bu durumun da hak arama hürriyetini engellediğini iddia etmişlerdir. AYM bu iddiaları mahkemeye erişim hakkı çerçevesinde değerlendirmiştir.

AYM Değerlendirmesi

AYM değerlendirmesinde, başvuruya konu olaya çok benzer sebeplerle yapılan başka bir bireysel başvuru neticesinde verdiği İsmail Avcı kararına[7] birçok atıfta bulunmuştur. İsmail Avcı kararına konu olayda, ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararın usul hukuku açısından isabetli olup olmadığı değerlendirmesinin AYM’nin görev alanına girmediğine vurgu yaptığı başvuruya konu kararda da bir kez daha belirtilmiştir. AYM, incelemesini ölçülülük ilkesi üzerinden yapmıştır. Bu bağlamda, medeni haklarla ilgili uyuşmazlığın çözümünde en etkili olan davanın açılması amacının sağlanması için genel eda davası yerine belirsiz alacak davası olarak açılan davanın usulden reddinin elverişli bir araç olduğu değerlendirilmiş, ancak burada yapılan müdahalenin son çare olması gerektiği vurgulanmıştır.

AYM’ye göre, HMK’nın usule aykırı düzenlenen dava dilekçelerinin usule uygun hale getirilmesi noktasında hakimlere verdiği güçlü yetkilerin maksadı davacının maddi hakkının usule feda edilmesini engellemek ve böylelikle Anayasanın 36. maddesindeki hakkının korunmasını sağlamaktır. Bu çerçevede davanın hataen belirsiz alacak davası olarak açılması durumunda, genel eda davasının açıldığı değerlendirilmeli ve davacıya talep sonucunu netleştirilmesi için süre verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu yöntem AYM tarafından, davanın reddi gibi ağır bir müdahaleden kaçınılmasını sağlayacak bir araç olarak kabul edilmiştir.

Neticede AYM, usul hukukundaki imkanları göz önüne alarak, şartlar oluşmadan açılan belirsiz alacak davasının dava şartı yokluğu nedeniyle reddedilmesinin ancak son çare olabileceğini değerlendirmektedir. Davaların hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkına yapılan bir müdahale olduğunu ve bu müdahalenin en etkili davanın açılması amacına ulaşılması için daha hafif bir araç ile yapılabileceğini, buna rağmen mahkemeye erişim hakkını imkânsız hale getiren bir araç seçilmesinin gereklilik şartına uygun olmadığını belirtir.

Bu çerçevede AYM, başvuruya konu olayda başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı kapsamına giren mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. Öte yandan, başvurucuların makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğine dair iddialarının, başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle reddine karar vermiştir.

AYM, başvuru neticesinde tespit edilen hak ihlallerinin giderilmesinde hukuki yarar bulunduğundan yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilgili mahkemelere gönderilmesine karar vermiştir.

Sonuç

AYM, yukarıda yer verilen açıklamalar ve İsmail Avcı başvurusuna konu olaydaki değerlendirmeleri ışığında, davaların devam etmesini sağlayacak imkanların denenmeden dava şartı yokluğu nedeniyle reddedilmesini mahkemeye erişim hakkının ihlali olarak değerlendirmiştir. Bu çerçevede, AYM’nin Yargıtayca benimsenen ve artık yeknesak hale gelmiş olan görüşünü hak ihlali olarak kabul ettiği değerlendirilebilir.

Kaynakça

Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.

Diğer İçerikler

Yargıtay Kararları Işığında Medeni Usul Hukuku’nda Kesinlik Sınırı Sorunu
Hukuk Postası
Yargıtay Kararları Işığında Medeni Usul Hukuku’nda Kesinlik Sınırı Sorunu

Hukukumuzda kesinlik sınırı istinaf ve temyiz kanun yollarına başvurulabilmesi için kanunla öngörülmüş olan parasal sınırlardır. Alacak miktarı veya dava değeri bu belirtilen parasal sınırların üstünde olan ilk derece ve istinaf mahkemeleri kararlarına karşı bir üst mahkemeye başvurma imkanı mevcutken, parasal...

Medeni Usul Hukuku 31.10.2022
İfa Zamanı Gelmemiş Alacak İçin Açılmış Davanın Usulden Reddedilmesi Gerektiğine İlişkin Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı
Hukuk Postası
İfa Zamanı Gelmemiş Alacak İçin Açılmış Davanın Usulden Reddedilmesi Gerektiğine İlişkin Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve Yargıtay Hukuk Daireleri arasında, henüz ifa zamanı gelmemiş bir alacak için açılmış bir davada, mahkeme tarafından ifa zamanı henüz gelmediği gerekçesiyle usulden mi yoksa esastan mı ret kararı verilmesi ve buna bağlı olarak tayin edilecek avukatlık ücretinin maktu veya...

Medeni Usul Hukuku 31.10.2022
Islah Prosedürünün Uygulaması ile İlgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun Güncel Tarihli Kararı
Hukuk Postası
Islah Prosedürünün Uygulaması ile İlgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun Güncel Tarihli Kararı

Islah genel anlamda, tarafların iddia ve savunmanın değiştirilmesi yasağına bir istisna olarak öngörülmüştür ve bu yasak sebebiyle gerçekleştiremedikleri usuli işlemleri kısmen veya tamamen düzeltmelerine denir. Islah, tek taraflı ve açık bir irade beyanıdır ve...

Medeni Usul Hukuku 31.07.2022
Belirsiz Alacak Davasının Şartlarına İlişkin Güncel Bir Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı
Hukuk Postası
Belirsiz Alacak Davasının Şartlarına İlişkin Güncel Bir Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı

Belirsiz alacak davasının koşulları son dönemde sıkça Yüksek Mahkeme’nin inceleme ve değerlendirmesine konu olmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da 07.07.2021 tarihinde verdiği 2021/485 E., 2021/971 K. sayılı kararında (“Karar”), kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücreti alacağına ilişkin...

Medeni Usul Hukuku Kasım 2021
Çelişkili Davranma Yasağı
Hukuk Postası
Çelişkili Davranma Yasağı
Medeni Usul Hukuku Eylül 2021
Tebligat Hukukuna İlişkin Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı
Hukuk Postası
Kesin Mahkeme Kararlarına Karşı Başvuru Uygulaması
Hukuk Postası
Kesin Mahkeme Kararlarına Karşı Başvuru Uygulaması

Kanun yolları, mahkeme kararlarının denetlenerek yargılama hatalarının giderilmesini sağlaması açısından hukuk devletinin vazgeçilmezidir. Ancak, uyuşmazlıkların bir noktada sonlandırılması ve kararların kesinleşmesi gerekir. Bu Hukuk Postası makalesinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu...


Medeni Usul Hukuku Mart 2021
Türk İspat Hukukunda Delil Sözleşmesi
Hukuk Postası
Türk İspat Hukukunda Delil Sözleşmesi
Medeni Usul Hukuku Ocak 2020
İsviçre Federal Mahkemesi’nin Forum Shopping Kararı
Hukuk Postası
Bölge Adliye Mahkemesi Kararlarına Karşı Kanun Yoluna Başvurulması
Hukuk Postası
Bölge Adliye Mahkemeleri’nin Kuruluşu, Yapısı ve İşleyişi
Hukuk Postası
Çocuklarla Kişisel İlişki Kurulmasına Dair Avrupa Sözleşmesi
Hukuk Postası

Yaratıcı hukuk çözümleri için iletişime geçin.