Davaya Süresinde Cevap Vermeyen Taraf Delil Gösterebilir Mi?

31.03.2024 Alper Uzun

Giriş

Hukukumuzda yargılama usulü, Hukuk Muhakemeleri Kanunu (“HMK”) ile düzenlenir ve her aşamada hak düşürücü süreler öngörülür. Hak düşürücü süreler, süreye riayet etmeyen taraf için hakkın kullanımının ortadan kalkmasına sebep olan bir yaptırım şeklidir. Böylelikle tarafların yargılama aşamasındaki sürelere uymasının sağlanarak yargılamanın sürüncemede kalmaması, adil yargılanma hakkı çerçevesinde yargılama sürecinin uzamadan, etkin şekilde yürütülmesi amaçlanır. 

HMK’da kural olarak davaya cevap vermek için davalıya tanınan süre iki haftadır. Yargılama usulüne göre bu sürenin uzatılması mümkündür. Cevap dilekçesi sunmak için kendisine tanınan süre içerisinde davaya cevap vermeyen davalı, HMK’nın 128. Maddesi uyarınca dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılır. Aynı Kanun’un 141. Maddesi, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra iddia veya savunmanın genişletilemeyeceğini veyahut değiştirilemeyeceğini emreder. 

Uygulamada ise cevap dilekçesi sunmayan tarafın, delil gösterip gösteremeyeceği sorusu gündeme gelmektedir. Bu konuda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun (“HGK”) görüş değiştirdiği anlaşılmaktadır.

Davaya Süresinde Cevap Vermeyen Taraf Delil Gösterebilir Mi?
% 0

Konuyla İlgili Kanuni Düzenlemeler

HMK’nın 127. maddesi uyarınca, cevap verme süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki hafta olarak düzenlenir. Ancak, durum ve koşullara göre cevap dilekçesinin bu süre içinde hazırlanmasının çok zor yahut imkânsız olduğu durumlarda, yine bu süre zarfında mahkemeye başvuran davalıya, bir defaya mahsus olmak üzere, basit usul ile görülen davalarda iki hafta, yazılı yargılama ile görülen davalarda ise bir ayı geçmemek üzere ek bir süre verilebilir. Uygulamada da çoğunlukla mahkemelerden cevap dilekçesinin sunulması için ek süre talep edildiği görülmektedir. Davalı, cevap dilekçesinde, Savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğini, dayanılan hukuki sebepleri, açık bir şekilde talep sonucu da açıklamakla yükümlüdür.

Davalı tarafın hiç cevap dilekçesi vermemesi durumunda ne olacağı, HMK’nın 128. maddesinde düzenlenir. Buna göre, süresi içinde cevap dilekçesi vermemiş olan davalı, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılır.

HMK m. 129/1/e uyarınca, savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği, cevap dilekçesinde yer alması gereken bir husustur.

HMK m. 140/5 uyarınca ön inceleme duruşmasında, taraflara dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık kesin süre verilir. Bu hususların verilen kesin süre içinde tam olarak yerine getirilmemesi hâlinde, o delile dayanmaktan vazgeçilmiş sayılmasına karar verilir. 

HMK 141, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağını düzenler. Buna göre taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ancak dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez (ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır). Kanun’da 2020 yılında yapılan değişiklik ile, ön inceleme aşamasında değişiklik yapılmasıyla ilgili kısım çıkartılmıştır.

HMK’nın 145. maddesi uyarınca taraflar, kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremezler. Ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun Konuyla İlgili Görüşü

HGK’nın konuyla ilgili geçmiş kararlarında[1] süresi içerisinde cevap dilekçesi vermeyen davalının, daha sonra delil göstermeye ilişkin talebinin kabul edilmesinin mümkün olmadığına karar verilmiştir. 

HGK, söz konusu kararın gerekçesinde, dava dilekçesinin davalıya usulüne uygun olarak tebliğ edilmesinden sonra süresi içerisinde cevap dilekçesi sunulmaması durumunda, savunma dayanağı olarak süresinde ileri sürülen bir delil olmadığından dolayı, yerel mahkemenin davalıya delil göstermesi için süre vermesine yasal olarak imkân bulunmadığı sonucuna varmıştır. Yargıtay ayrıca, sonradan delil gösterilebilmesi için HMK m. 145’te belirlenen istisnai şartların söz konusu olmadığını, ayrıca savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesini düzenleyen m. 141’in de şartlarının oluşmadığını ifade etmiştir.

HGK 2016 tarihli bu kararında, HMK madde metninde “dilekçelerinde gösterdikleri” ibaresinin kullanılmış olduğunu belirtmiştir. Ayrıca, cevap vermeyen davalıya delil gösterme hakkının tanınmamasını adil yargılanma hakkını ihlal eden bir husus olarak değerlendirmediği anlaşılmaktadır.

Ancak HGK’nın daha yeni bir kararında, cevap dilekçesi vermemiş olan davalının, inkâr çerçevesinde savunma yapabileceği ve bu yönde ispat faaliyetinde bulunmak amacıyla delil gösterebileceği kabul edilmiştir.[2] Bu karar daha önce başka bir makalemizde de incelenmiştir.[3]

Önceki kararına göre tamamen farklı yönde olan bu kararda HGK, şu gerekçeyi ortaya koymuştur: “Cevap vermemek davalının bilerek cevap vermemesi biçiminde olabileceği gibi, cevap süresinin kaçırılması suretiyle de olabilir. Davayı inkâr etmiş sayılan davalı, daha sonra ikinci cevap dilekçesi veremez. Zira ikinci cevap dilekçesi cevaba cevap dilekçesine karşı verilir. Cevap dilekçesi vermemiş olan davalının sadece inkâr ile yetinmiş olduğu varsayılır ve ön inceleme ile tahkikat aşamasında sadece inkâr çerçevesinde savunma yapabilir ve bu yönde ispat faaliyetinde bulunarak delil gösterebilir (Pekcanıtez, s. 1206). Öte yandan davalının süresinde cevap dilekçesi vermemesi sonucunda davacının da artık cevaba cevap dilekçesi veremeyeceğinin tabii bulunması karşısında, HMK’nın 136. maddesine göre dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamasının tamamlanması nedeniyle ön inceleme aşamasına geçilecek ve kanundan kaynaklı istisnai hâller dışında görülmekte olan davaya ilişkin taraflar açısından iddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı başlamış olacaktır. Süresinde cevap vermediği için davayı inkâr etmiş sayılan davalının mevcut vakıanın içeriğine dâhil olan bir husus ileri sürmesi veya açıklaması yeni vakıa ileri sürüldüğü anlamına gelmez. Bu itibarla süresinde cevap dilekçesi vermeyen davalının, davacının dava dilekçesinde bildirdiği vakıaların doğru olmadığını (inkârı) ispat için karşı delil göstermesi mümkündür. Ancak davalı, davayı inkârının karşı delilini göstermek bahanesi ile yeni vakıalar ileri sürerse, bununla savunmasını genişletmiş olur. Bu hâlde mahkeme, davacının iddiasının doğru olmadığını ispat için davalının göstereceği delilleri inceleyip, davacının delilleri ile birlikte değerlendirerek varacağı sonuca göre hüküm vermelidir (Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü C. II, İstanbul, 2001, s. 1848). Hemen belirtilmesi gerekir ki, savunmayı genişletme ve değiştirme yasağına öncelikle def'iler ve ona ilişkin vakıalar dâhildir. Zira def'i taraflarca ileri sürülmedikçe mahkemece dikkate alınamaz. Buna karşılık itirazlar bakımından bir ayrım yapmak gerekir. Çünkü hâkim itirazları dosya kapsamına dâhil olduğu, dosyadan anlaşıldığı kadarıyla dikkate almak zorundadır. Dava dosyasına girmiş ve dava malzemeleri arasında bulunan itirazların daha sonra ileri sürülmesi savunmanın genişletilmesi değildir. Dava dosyasından anlaşılamayan itiraz sebeplerinin ve bunlara ilişkin vakıaların ileri sürülmesi ise savunmanın genişletilmesi olarak kabul edilecektir.”

Görüleceği üzere HGK, daha önceki görüşünden farklı olarak, doktrin atıflarıyla ortaya koyduğu gerekçesinde, süresinde cevap vermeyen davalının, sadece inkâr çerçevesinde savunma yapabileceği ve bu yönde delil gösterebileceği, mevcut vakıanın içeriğine dair bir husus belirtmesi veya açıklama yapmasının yeni bir vakıa veya delil olarak anlaşılmaması gerektiğini ifade etmiştir. Öte yandan bunun sınırı olarak da “yeni bir vakıa” ileri sürülemeyeceğini önemle vurgulamıştır.

Sonuç

Bir davada, davalı taraf cevap süresi içerisinde cevap dilekçesini sunmaz ise, Kanunen davayı inkâr etmiş sayılmaktadır. Her taraf, dilekçeler teatisi aşamasında iddia ve savunmalarını genişletebilir, yeni vakıa ve deliller ileri sürebilir. Ancak davaya cevap veremeyen taraf, davayı sadece inkâr etmiş sayılacağından, yeni bir vakıa veya delil ileri süremeyecektir. Bu noktada yargılama sırasında delil ileri sürüp süremeyeceği sorusu ortaya çıkacaktır.

Bu konu Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun da gündemine gelmiştir. HGK, verdiği kararlarla uygulamaya da yol göstermektedir.

HGK, yukarıda atıfta bulunduğumuz 2016 tarihli kararında, cevap vermeyen davalının delil gösteremeyeceğini, inkâr kapsamında da delil gösterme imkânının bulunmadığını, bunun adil yargılanma hakkını ihlal etmeyeceğini belirtmiştir. Ancak 2021 tarihli, daha yeni bir kararda, bu görüşün değiştiği anlaşılmaktadır. Zira söz konusu kararda bu husus tartışılmış ve cevap vermeyen davalının, “davayı inkâr çerçevesinde” delil gösterebileceği, ancak bunun sınırının yeni vakıa ileri sürmemek olduğunu, inkâr kapsamında delil göstermek bahanesi ile yeni vakıa veya deliller ortaya koymanın savunmanın genişletilmesi yasağına aykırı olacağını ifade etmiştir.

Kaynakça

Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.

Diğer İçerikler

6545 Sayılı Kanun ile Yargılama Sistemine Getirilen Değişiklikler
Hukuk Postası
İdari Yargılamanın Hukuk Yargılamasından Ayrılan Doğası: Müdahilin Tek Başına Kanun Yoluna Başvurabilmesi
Hukuk Postası
İdari Yargılamanın Hukuk Yargılamasından Ayrılan Doğası: Müdahilin Tek Başına Kanun Yoluna Başvurabilmesi

Müdahale diğer bir ifadeyle davaya katılma, idari yargılama usulünde hukuk yargılamasına kıyasla temel farklılıklar içerir. Bu farklılıklar, idari yargılamada müdahilin hak arama hürriyetini kullanabilmesi bakımından kritik önem taşır. Bilindiği üzere, idari yargılama usulünde, davacı olmanın iki yolu bulunur...

Medeni Usul Hukuku 31.12.2023
Belirsiz Alacak Davası Hakkında Anayasa Mahkemesi Kararı
Hukuk Postası
Belirsiz Alacak Davası Hakkında Anayasa Mahkemesi Kararı

6 Ekim 2023 tarihli 32331 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan, Anayasa Mahkemesi (“AYM”) 2019/17969 sayılı bireysel başvuru üzerinden verdiği 08.06.2023 tarihli kararında (“Karar”) işçilik alacağının ödenmesine ilişkin açılan belirsiz alacak davasının, alacakların belirlenebilir olması nedeniyle dava şartı...

Medeni Usul Hukuku 31.10.2023
Kararda Hatalı Gösterilen Kanun Yolu Süresi İçinde Yapılan Başvurunun İncelenmesine İlişkin İçtihadı Birleştirme Kararı
Hukuk Postası
Kararda Hatalı Gösterilen Kanun Yolu Süresi İçinde Yapılan Başvurunun İncelenmesine İlişkin İçtihadı Birleştirme Kararı

İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu (“İBBGK”) 2021/5 E. 2023/2 K. sayılı 28.04.2023 tarihli İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı’yla (“Karar”) hukuk davalarında hükümde kanun yolu süresinin hatalı olarak uzun gösterilmesi halinde, hatalı gösterilen süre içerisinde yapılan kanun yolu başvurusunun...

Medeni Usul Hukuku 30.09.2023
Yargıtay Kararları Işığında Medeni Usul Hukuku’nda Kesinlik Sınırı Sorunu
Hukuk Postası
Yargıtay Kararları Işığında Medeni Usul Hukuku’nda Kesinlik Sınırı Sorunu

Hukukumuzda kesinlik sınırı istinaf ve temyiz kanun yollarına başvurulabilmesi için kanunla öngörülmüş olan parasal sınırlardır. Alacak miktarı veya dava değeri bu belirtilen parasal sınırların üstünde olan ilk derece ve istinaf mahkemeleri kararlarına karşı bir üst mahkemeye başvurma imkanı mevcutken, parasal...

Medeni Usul Hukuku 31.10.2022
İfa Zamanı Gelmemiş Alacak İçin Açılmış Davanın Usulden Reddedilmesi Gerektiğine İlişkin Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı
Hukuk Postası
İfa Zamanı Gelmemiş Alacak İçin Açılmış Davanın Usulden Reddedilmesi Gerektiğine İlişkin Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve Yargıtay Hukuk Daireleri arasında, henüz ifa zamanı gelmemiş bir alacak için açılmış bir davada, mahkeme tarafından ifa zamanı henüz gelmediği gerekçesiyle usulden mi yoksa esastan mı ret kararı verilmesi ve buna bağlı olarak tayin edilecek avukatlık ücretinin maktu veya...

Medeni Usul Hukuku 31.10.2022
Islah Prosedürünün Uygulaması ile İlgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun Güncel Tarihli Kararı
Hukuk Postası
Islah Prosedürünün Uygulaması ile İlgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun Güncel Tarihli Kararı

Islah genel anlamda, tarafların iddia ve savunmanın değiştirilmesi yasağına bir istisna olarak öngörülmüştür ve bu yasak sebebiyle gerçekleştiremedikleri usuli işlemleri kısmen veya tamamen düzeltmelerine denir. Islah, tek taraflı ve açık bir irade beyanıdır ve...

Medeni Usul Hukuku 31.07.2022
Belirsiz Alacak Davasının Şartlarına İlişkin Güncel Bir Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı
Hukuk Postası
Belirsiz Alacak Davasının Şartlarına İlişkin Güncel Bir Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı

Belirsiz alacak davasının koşulları son dönemde sıkça Yüksek Mahkeme’nin inceleme ve değerlendirmesine konu olmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da 07.07.2021 tarihinde verdiği 2021/485 E., 2021/971 K. sayılı kararında (“Karar”), kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücreti alacağına ilişkin...

Medeni Usul Hukuku Kasım 2021
Çelişkili Davranma Yasağı
Hukuk Postası
Çelişkili Davranma Yasağı
Medeni Usul Hukuku Eylül 2021
Tebligat Hukukuna İlişkin Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı
Hukuk Postası
Kesin Mahkeme Kararlarına Karşı Başvuru Uygulaması
Hukuk Postası
Kesin Mahkeme Kararlarına Karşı Başvuru Uygulaması

Kanun yolları, mahkeme kararlarının denetlenerek yargılama hatalarının giderilmesini sağlaması açısından hukuk devletinin vazgeçilmezidir. Ancak, uyuşmazlıkların bir noktada sonlandırılması ve kararların kesinleşmesi gerekir. Bu Hukuk Postası makalesinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu...


Medeni Usul Hukuku Mart 2021
Türk İspat Hukukunda Delil Sözleşmesi
Hukuk Postası
Türk İspat Hukukunda Delil Sözleşmesi
Medeni Usul Hukuku Ocak 2020
İsviçre Federal Mahkemesi’nin Forum Shopping Kararı
Hukuk Postası
Bölge Adliye Mahkemesi Kararlarına Karşı Kanun Yoluna Başvurulması
Hukuk Postası
Bölge Adliye Mahkemeleri’nin Kuruluşu, Yapısı ve İşleyişi
Hukuk Postası
Çocuklarla Kişisel İlişki Kurulmasına Dair Avrupa Sözleşmesi
Hukuk Postası

Yaratıcı hukuk çözümleri için iletişime geçin.