Rekabet Kurulu Kararlarının Kesinleşmesinin Tazminat Davalarında Bekletici Mesele Yapılması
Giriş
Bilindiği üzere 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un (“Kanun”) 57 ve 58. maddeleri, rekabet ihlallerinden zarar görenlere hukuk mahkemelerinde zararlarının tazminini talep etme hakkını tanımıştır. Bu kapsamda hâkim, zarar görenlerin talebi üzerine, uğranılan maddi zararın ya da zarara neden olanların elde ettiği veya elde etmesi muhtemel olan kârların üç katı oranında tazminata hükmedebilir.
Kanun’a dayanılarak açılan tazminat davalarında, yaygın olarak kabul edildiği kadarıyla haksız fiil sorumluluğu ele alınmakta ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesine göre hukuka aykırı fiilin, zararın, illiyet bağının ve zararı görenin kusurunun ispatı aranır. Burada davayı gören mahkemelerin “hukuka aykırı fiil” unsuru bakımından benimsedikleri tutum önem kazanmaktadır. Nitekim çoğu örnekte[1] hukuka aykırı fiil unsurunun tespiti için, dava konusunda verilmiş bir Rekabet Kurulu (“Kurul”) kararının beklendiği, diğer bir ifade ile kesinleşmiş Kurul kararını 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 165. maddesi bağlamında[2] bekletici mesele yapma eğiliminin yaygın olduğu görülmektedir. Dolayısıyla yaygın uygulamada, rekabetin kısıtlanmasından kaynaklanan zararların tazminine karar verilebilmesi için öncelikle Kurul tarafından Kanun’un ihlal edildiğinin saptanmış bulunması ve bu hususta Kurul’un kararının arandığını söylemek mümkündür. Öte yandan, Kurul kararının bir dava şartı veya ön sorun olarak değerlendirildiği[3], veya beklenmesine gerek bulunmadığının belirtildiği[4] istisnai mahkeme kararları da mevcuttur. Bu halde, Kurul’un dava konusu ihlal hakkında bir karar vermiş olmasının tazminat davasına etkisi konusunda kesin bir sonuca varmak mümkün değildir.
Bununla birlikte, bir kanun yararına bozma kararı olan Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 25.09.2019 tarihli ve 2019/1422 E. 2019/8836 K. sayılı kararı ile bu alanda önemli bir gelişme yaşanmıştır. İşbu makalede, ilgili bozma kararına konu davaya esas olan Kurul kararı ele alınacak, ardından Yargıtay kararı ve sonuçları incelenecektir.
12 Banka Kararı
Kurul, kamuoyunda “12 banka kararı” olarak bilinen 2013 tarihli kararı[5] ile mevduat, kredi ve kredi kartı pazarlarındaki rekabet ihlali iddialarını incelemiş ve Kanun’un 4. maddesinin ihlal edildiği sonucuna vararak Türkiye’nin önde bankalarına ciddi oranda idari para cezası uygulamıştır. Ayrıca soruşturulan bankalar, Kurul’un uyguladığı cezaya ek olarak Kurul’un kararına dayanılarak açılan çok sayıda tazminat davasına taraf olmuştur.
Bununla birlikte karar bankalar tarafından idari yargıya taşınmış[6], karar tarihinden 6 yıl sonra, 2019 yılında, karar düzeltme aşamasında Danıştay tarafından bozulmuştur. Danıştay’ın bozma kararı üzerine, iptal davasını reddeden ilk derece mahkemesinin direnme kararı verdiği ve yargı sürecinin devam ettiği bilinmektedir. Sürecin ne şekilde sonuçlanacağını şu aşamada öngörmek mümkün olmamakla beraber Kurul kararının henüz kesinleşmediği aşikârdır.
Kurul kararının kesinleşmemiş olmasının, karara dayanılarak açılan tazminat davalarında meydana getireceği etki bu noktada önem kazanır. Zira açılan davalarda kimi mahkemeler, karara ilişkin idari yargıda devam eden sürecin sonucunu beklemeden tazminata hükmetmiştir. Ancak daha sonra – 6 yıl sonra – kararın Danıştay nezdinde bozulması, tazminat davalarında hukuka aykırılık unsurunun karşılanıp karşılanmadığı konusunda tartışmaları beraberinde getirmiştir.
Güncel durumda, Kurul’un bu kararına dayalı olarak tazminata hükmedilen davaların bazılarında karar temyiz aşamasındayken kimi davalarda karar tutarın eşik altı kalması sebebiyle kesinleşmiştir. Bununla beraber, Tüketici Hakem Heyeti’nde görülen bir dava sonucunda Yargıtay 13. Dairesinin aldığı, 08 Şubat 2020 Tarihli ve 31033 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan karar, Yargıtay’ın konuya ilişkin tutumunu göstermesi adına önemlidir.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin Kararı
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 25.09.2019 tarihli ve 2019/1422 E., 2019/8836 K. sayılı kararı ile Tekirdağ 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 19.07.2018 tarihli ve 2018/182 E., 2018/391 K. sayılı kararının kanun yararına bozduğu kararına konu uyuşmazlık özetle şu şekildedir;
- Kurul, davalının da aralarında bulunduğu 12 bankanın birlikte hareket ederek mevduat, kredi ve kredi kartı hizmetleri konusunda rekabeti ihlal ettiğine karar vermiştir.
- Tüketici, 12 banka arasında yer alan Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O.’nun ihlale katılması sonucunda ortaya çıkan faiz üzerinden tüketici kredisi ödediğinden bahisle zarara uğradığını iddia etmiş; Tekirdağ/Süleymanpaşa Tüketici Hakem Heyet’ine başvurarak zararının tespit edilmesini ve uğradığı zararın 3 katı oranında tazminat talep etmiştir.
- Tüketici Hakem Heyeti, tüketicinin müracaatını reddetmiştir.
- Tüketici, bunun üzerinde davacı sıfatıyla hakem heyetinin kararını iptali için Tekirdağ Asliye Hukuk Mahkemesi’ne başvurmuştur.
- Tekirdağ Asliye Hukuk Mahkemesi Tüketici Hakem Heyeti’nin kararının kısmen iptaline ve tüketicinin zararının tazminine hükmetmiştir.
- Miktar itibariyle kesin olan hüküm, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun kararına bozulması istemi ile temyiz edilmiştir.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, somut olayda davalı bankanın haksız eyleminin varlığının, bu eylem nedeniyle oluşan zararın ve bunlar arasındaki illiyet bağının, Tekirdağ Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından Kurul’un ilgili kararına dayandırıldığını tespit etmiştir. Bununla birlikte 13. Daire, Kurul kararına karşı açılan iptal davalarının henüz kesinleşmediğini, dolayısıyla henüz davacının iddialarına dayanak yapılacak türden kesinleşmiş bir yargı kararı bulunmadığını ifade etmiştir. Böylelikle 13. Daire, Kurul kararı aleyhine açılan iptal davasının bekletici mesele yapılarak, idari yargıda görülen bu davanın sonucuna göre karar verilmesi gerekirken işin esasına yönelik karar verilmesini usul ve yasaya aykırı bulmuş, Tekirdağ 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 19.07.2018 tarihli ve 2018/182 E., 2018/391 K. sayılı kararını kanun yararına bozmuştur.
Sonuç
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin yukarıda açıklanan en güncel kararı uyarınca, Rekabet Kurulu kararlarına dayalı tazminat taleplerinin görüldüğü davalarda, ilgili Kurul kararı aleyhine idari yargıda açılan davaların bekletici mesele yapılarak, bu davaların sonucuna göre karar verilmesi gerekir. Söz konusu 13. Daire kararının bir kanun yararına bozma kararı olduğu da unutulmamalıdır. Bu durum, uygulamada Kurul kararlarına karşı açılacak tazminat davalarında kararın kesinleşmesinin beklenmesi biçimindeki yaklaşımın giderek kuvvetlendiğini gözler önüne serer.
Her ne kadar mevcut durumda konuya ilişkin bir içtihadı birleştirme kararı alınmamış olsa da, bundan böyle ilk derece mahkemelerinin daha yaygın şekilde Kurul kararının kesinleşmesini bekletici mesele yapması şaşırtıcı olmayacaktır.
[1] Örn. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 08.03.2016 tarihli 2015/5134 E. 2016/2543 K. sayılı kararı; 19. Hukuk Dairesinin 29.11.2002 tarihli 2005/3755 E. 2006/7408 K. sayılı kararı; 19. Hukuk Dairesinin 29.11.2007 tarihli 2007/3229 E. 2007/10677 K. sayılı kararı; Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 05.10.2009 tarihli 2008/5575 E. 2009/10045 K. sayılı kararı.
[2] HMK 165/1 hükmüne göre “Bir davada hüküm verilebilmesi başka bir davaya, idari makamın tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir”.
[3] 13.06.2017 tarih ve 3623/2750 sayılı Adana 5. Tüketici mahkemesi kararı ve Ankara 7. ATM 25.10.2017 T. 2016/955 E. 729 K. sayılı kararı.
[4] 9.5.2017 tarih ve 152/172 sayılı İstanbul 12. Tüketici Mahkemesi kararı; 27.9.2012 tarih ve 27/2122 sayılı Adana 4. Tüketici Mahkemesi kararı; Marmaris 1. AHM 14.11.2017 T. 2017/17 E. 494 K.
[5] Rekabet Kurulunun 08.03.2013 tarih ve 13-13/198-100 sayılı kararı.
[6] Örn. 2014/313 E. 2015/128 K. sayılı dosya.
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.