E-Ticaret Kanunu Değişikliği: "Hüküm Dağı'nın Ateşi"
Bahar olmak, kışın riskini kabul etmek demektir
Var olmak, var olmama riskini kabul etmektir
Küçük Prens, Antoine de Saint-Exupéry
Giriş
Harese, ilginç bir Arapça kelime. Develerin çölde çok sevdiği bir diken vardır. Deve, dikeni büyük bir hırsla yer. Öyle ki yedikçe ağzı kanar, ama yemeyi bırakmaz. Dikenin tadına, kendi kanının tuzlu tadı karışır. Bu karışık tat onu adeta çılgına çevirir. Kanadıkça yer. Sonunda kan kaybından ölür deve. Buna Harese denir. Hırs kelimesinin buradan geldiği söylenir.
Hırs, J.R.R. Tolkien’in efsanevi eseri Yüzüklerin Efendisi’nde güç yüzüklerinin yaratılış hikayesinde de geçer. Tıpkı deveyi bitiren kendi kanının tadı gibi, hırs Sauron’un orta dünya halklarını köleleştirme planının ana unsurudur. Güç yüzükleri ile onları kolaylıkla elde eden Sauron aslında orta dünya halklarını hırslarını kullanarak yok eder. Zira hepsini kontrol eden tek bir yüzük vardır ve Hüküm Dağı ateşinde dövülmüştür. En büyük güç bu yüzüğündür ve tek bir efendisi vardır; Sauron. Yapıldığı dağın ateşi gibi o tek yüzük de sahibini hırs ile yakar bitirir.
Hayatımızın son üç yılı bir salgının etkisinde geçti. Alıştığımız ve sevdiğimiz birçok şeyi kaybettik bu süreçte. Ancak yeni alışkanlıklarımız da oldu. Her değişim yeni şeyler getirdi bize. Yıllardır gelişmesi beklenen e-ticaret alanı adeta hırsla büyüdü. Bundan Türkiye de nasibini aldı. Son yıllarda Türkiye’den ortaya çıkan 6 adet unicorn şirketin önemli bir kısmı e-ticaret şirketi.
İşte bu hızlı gelişme 2014 yılında kabul edilen 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanun (“E-ticaret Kanunu”) konusunda radikal değişimler yapılmasını gerektirdi. Uzun süredir beklenen bu değişiklikler sonunda 7416 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun[1] (“Değişiklik”) ile geldi. Her açıdan bir devrim niteliğinde olan anılan değişiklik aslında e-ticaret alanında bir süredir devam eden rekabet hukuku uygulamalarına da adeta selam veriyor.
E-Pazaryerleri Platformları Sektör İncelemesi
Rekabet Kurumu özellikle COVID-19 döneminde oldukça aktif olarak e-ticaret alanındaki gelişmeleri mercek altına aldı. Bunlardan en önemlisi E-Pazaryerleri Platformları Sektör İncelemesiydi. Anılan Sektör İncelemesinde kapsamlı bir Rapor (“Rapor”) yayınlandı.[2]
Söz konusu Rapor konu hakkında ezber bozan bir incelemeydi. Özellikle e-pazaryerleri gibi platformların veri toplama faaliyetleri, pazara giriş için sahip oldukları önemli rol ve dolayısıyla pazar güçleri hakkındaki tespitler geleceğe ilişkin bir değişikliğin habercisiydi. Özellikle Rapor’un radikal önerileri ve ciddi regülasyon değişiklikleri yapılması gerektiren sonuçları dikkat çekiciydi. Bir anlamda Rapor sadece rekabet kuralları ile sorunların çözülemeyeceğini, yeni regülasyonlar yapılmasını da öneriyordu.
Bu kapsamda bazı rekabetçi endişeler dile getiriliyordu. Örneğin satıcılar arasında ayrımcılık yapılması riski, platformlarda ürün ve satıcı sıralaması konusundaki keyfi uygulamalar bunların başında geliyordu. Özellikle platformlar tarafından toplanan veri ve bunların neden olduğu endişeler Rapor’un belki de en önemli tespitleri arasında yer alıyordu. Ayrıca pazar gücüne bağlı olarak e-pazaryerlerinin bazı uygulamalarının haksız ticari uygulama olarak nitelendirilmesi ve bu durumun platform içi rekabeti olumsuz şekilde etkilediği tespiti de dikkat çekmekteydi. Bunların içinde şüphesiz ki dikkat çeken Federal Alman Kartel Ofisi’nin Facebook dosyası ile başlayan ve Avrupa Birliği (“AB”) Komisyonu tarafından Apple ve Amazon hakkında yürütülen soruşturmalarla devam eden veri kaynaklı rekabet hukuku endişeleriydi. Rekabet Kurumu, Rapor’da bu yeni tip veri kaynaklı rekabet ihlalleri konusunda oldukça net tespitler de yapıyordu.
Rapor’da yer alan son tespit ise hibrit yapıda olan yani hem platform faaliyeti yürüten, hem de ürün satan pazaryerlerine ilişkin ayrımcılık riskidir. Buna göre, anılan hibrit yapıdaki pazaryerleri kendilerini kayırıp rakip konumdaki satıcıları dışlayabilecektir. Bu davranışlara örnek olarak “listeme ve sıralamalarda kendi ürününe öncelik sağlama”, “satıcı verilerinin kullanılması ile kendi satıcısı olduğu ürünlerde haksız avantaj temin etme” ve “ilişkili hizmetlerinden faydalanan satıcılara, diğer satıcılara oranla haksız avantaj temin etme” hususları sayılmaktadır. Raporda, bu bilgi asimetrisinin giderilmesi için, “listeleme, sıralama, ilişkili hizmet kullanım” koşullarının “objektif” şekilde belirlenmesi ve bunların “açık”, “anlaşılır” bir dilde, “şeffaf” ve “kolaylıkla erişilebilir” şekilde satıcılarla paylaşılması önerisi getirilmektedir. Ayrıca geçit bekçisi niteliğindeki pazaryerlerinin, tüketici ve satıcıların kendi verilerine erişiminin ve bunların başka platformlara taşınması önünde engel yaratılmaması uyarısı da yapılmaktadır. E-pazaryerlerinin faaliyetlerini ilişkili pazarlara genişletmesi de benzer şekilde sorunlu bulunmuştur. Kargo/lojistik ve ödeme sistemleri gibi ilişkili pazarlara pazaryerleri tarafından girilmesi halinde bu durumun hem satıcılar hem de bu pazarlarda yer alan teşebbüsler bakımından rekabet endişelerini gündeme getirebileceğini belirtmektedir.
Rekabet Hukuku Rüzgarlarıyla Gelen Değişiklik
Değişiklik aslında 2014 yılında yürürlüğe giren E-Ticaret Kanunu’nu derinden etkiliyor. Ancak söz konusu Değişiklik gerek kanun taslağı gerek madde gerekçeleri anlamında önemli ölçüde rekabet hukuku izleri taşır. Bu çerçevede taslağın genel gerekçesinde ve madde gerekçelerinde şaşırtıcı şekilde Rapor’un izleri görülür. E-pazaryerlerini kullanan teşebbüslerin büyük bir kısmının mikro ve küçük işletmeler olduğu ve bunların pazarlık gücünün e-pazaryerleri karşısında bulunmadığının altı çizilir. Bu nedenle e-pazaryerleri şirketlerinin tek taraflı sözleşme hükümlerini dayatma, kendi mal veya hizmetlerini ön plana çıkarma, veri taşınabilirliğini zorlaştırma veya buna izin vermeme, mal veya hizmet teminine zorlama, geç ödeme yapma, kampanyalı mal veya hizmet sunmaya zorlama, herhangi bir hizmet vermemesine rağmen bedel alma, elektronik ticaret hizmet sağlayıcıları sıralama ya da tavsiye sisteminde geriye düşürme, sunulan hizmetleri kısıtlama, askıya alma veya sonlandırma gibi haksız ve adil olmayan uygulamalarda bulunabildikleri belirtilir.
Ayrıca ilgili pazardaki yoğunlaşmaların da altı çizilir. Agresif büyüme stratejileri ile büyüyen e-pazaryerleri ölçek ekonomileri ve ağ etkileri nedeniyle pazardaki konumlarını daha da güçlendirmektedir. Bu durumun bir pazara giriş engeli olduğu da belirtilir. Ancak bundan daha da önemlisi veri kaynaklı endişelerin de genel gerekçede yer almasıdır. E-pazaryerleri üzerinden elde edilen veriler anılan teşebbüsler tarafından kullanılarak lojistik ve ödeme sistemleri gibi alanlarda söz sahibi olmalarına neden olduğu da ifade edilir. Bu durum hem tüketici bağımlılığını hem de anılan pazardaki yoğunlaşmayı artırmaktadır. Bunun da orta ve uzun vadede tekelleşmeye, fiyatların yükselmesine, kalite ve ürün çeşitliliğinde azalmaya ve inovasyonun ortadan kalkmasına neden olduğu belirtilir.
Son olarak Anayasanın 167. maddesinde düzenlenen devletin kartelleşmenin önlenmesi amacına da atıf yapılır. Piyasaların etkin şekilde işlemesinin toplumsal refahın sağlanması açısından önemine vurgu yapılır. Önemli bir ticari kanal olan e-ticaretin tekelleşmesi riskine dikkat çekilerek kamu yararı için bu konuda düzenlemeler yapılması ihtiyacı belirtilir. E-pazaryerlerinin bu tekelleşmeye bağlı olarak e-ticaret ekosistemi içerisindeki finans, lojistik ve bilgi-iletişim gibi alanlarda da belirleyici konuma geldikleri ve bu durumun ekonomik, sosyal ve demokratik toplum düzeni açısından taşıdığı risklere de dikkat çekilmektedir.
Değişiklik ile getirilen bazı düzenlemeler bu anlamda rekabet hukuku endişeleri ile birebir örtüşmektedir. Örneğin Değişiklik ile e-ticaret aracı hizmet sağlayıcıların, aracılık hizmeti sundukları e-ticaret pazar yerlerinde kendi markasını taşıyan ya da marka kullanım hakkını haiz oldukları malları satışa sunmaları veya bu malların satışına aracılık etmeleri yasaklanır. Bu yeni düzenleme ile e-ticaret aracı hizmet sağlayıcıların sahip oldukları pazar gücünün kötüye kullanılmasının önlenmesi amaçlanır. Yine benzer şekilde e-ticaret aracı hizmet sağlayıcıların, aracılık hizmeti sağladığı teşebbüslerden elde ettiği verileri, yine bu teşebbüslerle rekabet ederken avantaj sağlayacak şekilde kullanmalarının önüne geçmek de hedeflenmiştir.
Değişiklik getirilen bir diğer yükümlülük yıllık net işlem hacmi on milyar TL’nin üzerinde olan e-ticaret aracı hizmet sağlayıcılara getirilen bu platformları kullanan satıcıların verilerinin başka platformlara taşımalarına izin verilmesine ilişkindir. Yıllık net işlem hacmi otuz milyar TL olan e-ticaret aracı hizmet sağlayıcılara getirilen bir diğer yükümlülük kendileri tarafından sunulan kargo gibi hizmetler dahil olmak üzere herhangi bir kişiden mal veya hizmet teminine zorlanmasının önlenmesine ilişkindir. Yıllık net işlem hacmi altmış milyar TL olan e-ticaret aracı hizmet sağlayıcılar getirilen bir diğer yükümlülük ise sahip oldukları pazar gücünü pazardaki güçlerini finansal hizmetlere, kargo ve lojistik hizmetlerine taşımalarının önlenmesine ilişkindir.
Sonuç
E-ticaret alanı şüphesiz son dönemde rekabet hukuku açısından en hareketli sektörlerin başında geliyor. Rapor ile rekabetçi endişelerini ortaya koyan Rekabet Kurumu birçok değişimin de yolunu açmış gözüküyor. Bunlardan ilki ilgili sektörde ses getiren bir kanun değişikliği ile geldi. Etkilerinin ne olacağını zaman gösterecek ancak Değişiklik hızla ve hatta hırsla büyüyen e-ticaret alanında bu zamana kadar dile getirilen birçok problemi önlemeyi amaçlıyor. Zira taslak da yer alan ifadeyle e-pazaryerlerinin sahip olduğu bu pazar gücü ekonomik, sosyal ve demokratik toplum düzeni açısından riskler barındırıyor. Nitekim Rekabet Kurumu da uzun bir çalışmanın ardından yayınladığı Rapor ile bu risklerin önemli bir kısmına dikkat çekmişti. Bir zamanlar inovasyon, teknolojik gelişme ve hatta tüketiciye sundukları ürün çeşitliliği ile gündeme gelen e-ticaret sektörü artık olumsuz tarafları ile gündeme gelmeye başladı. Özellikle e-pazaryerleri birçok platform ekonomisi gibi sahip oldukları pazar gücü nedeniyle ciddi bir sınavdan geçiyor. Tıpkı güç yüzükleri gibi e-pazaryerleri Hüküm Dağı'nın ateşi ile sınanıyor. Nitekim;
“Bahar olmak, kışın riskini kabul etmek demektir.”
- Teklif ve madde gerekçeleri için bkz. https://www2.tbmm.gov.tr/d27/2/2-4528.pdf, ilgili Kanun için bkz https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2022/07/20220707-2.htm (Erişim Tarihi: 27.09.2022)
- https://www.rekabet.gov.tr/Dosya/sektor-raporlari/e-pazaryeri-si-raporu-pdf-20220425105139595-pdf (Erişim Tarihi: 9.10.2022)
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.