Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyeliğine Seçilmek İçin Gereken Kanuni Şartlar
Giriş
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu[1] (“TTK”) m. 363/2’de, anonim şirketlerde yönetim kurulu üyelerinden birinin iflasına karar verilir veya ehliyeti kısıtlanır ya da bir üye üyelik için gerekli kanuni şartları yahut esas sözleşmede öngörülen nitelikleri kaybederse, bu kişinin üyeliğinin, herhangi bir işleme gerek olmaksızın kendiliğinden sona ereceği düzenlenir. TTK m. 359/4 uyarınca da, yönetim kurulu üyeliğini sona erdiren sebepler seçilmeye de engeldir. Bu Hukuk Postası makalesinde özel kanunlarda yer alan şartlar ile bir yönetim kurulu üyesinin söz konusu gerekli şartlara seçildiği andan itibaren sahip olmamasının yönetim kurulu üyeliğine etkileri incelenir.
Esas Sözleşmede Yer Alan Seçilme Engelleri
Anonim şirketlerde pay sahipleri TTK’nın öngördüğü sınırlamalar çerçevesinde sözleşme özgürlüğü ilkesinden yararlanırlar ve esas sözleşmeyle yönetim kurulu üyesi seçimine ilişkin yasak veya yeterlilik hükümleri getirebilirler. Bu yeterlilik veya yasak hükümleri; eğitime, tabiyete, mesleki deneyime, yaşa veya şirketin faaliyet alanına ilişkin olabilir. Esas sözleşmede öngörülen bu yasak veya yeterlilik hükümlerine uymak zorunludur.
Özel Kanunlarda Yer Alan Seçilme Engelleri
TTK m. 363/2 ve 359/4 birlikte değerlendirildiğinde, bir yönetim kurulu üyesinin seçilme anında gerekli kanuni şartları taşımamasının bir seçilme engeli oluşturduğu anlaşılır. Maddede geçen “kanun” ibaresi hem TTK’yı, hem de özel kanunlar başta olmak üzere diğer kanunları kapsar[2].
Örneğin 5411 sayılı Bankacılık Kanunu[3] m. 23/1 uyarınca bankaların yönetim kurulu üyelerinin söz konusu Kanun’un 8/1a, b, c ve d bentlerinde belirtilen şartları taşıması gerekir. Benzer şekilde 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun[4] 4/2 maddesinde, sigorta şirketleri ve reasürans şirketlerinin yönetim kurulu üyelerinin mali güç dışında sigorta şirketi ve reasürans şirketi kurucularında aranan şartları taşıması; çoğunluğunun en az dört yıllık yüksek öğrenim görmüş olması ve sigortacılık, iktisat, işletme, muhasebe, hukuk, maliye, matematik, istatistik, aktüerya veya mühendislik alanlarında en az üç yıl deneyimi olan kişilerden seçilmesinin şart olduğu düzenlenir.
Ticaret sicil memuru belirtilen şartların yerine gelip gelmediğini kontrol etmekle ve yerine gelmediğini saptadığında ilgili kararın tescilini reddetmekle yükümlüdür[5]. Burada değerlendirilmesi gereken konu, söz konusu şartlara aykırı olarak alınan ve tescil edilen yönetim kurulu üyeliği seçimine ilişkin kararın geçerli olup olmadığıdır. Bu gibi özel kanunlarda aranan niteliklere sahip olmayan bir kişinin yönetim kurulu üyeliğine seçilmesi işleminin hukuken geçersiz olduğunu kabul etmek gerekir[6]. Genel kurul veya yönetim kurulunun bilerek veya bilmeyerek bu niteliklere sahip olmayan bir adayı seçmesi halinde seçim kararı kanunun emredici hükümlerine aykırılık nedeniyle mutlak butlanla batıl olur ve her ilgili bu kararın geçersizliğini mahkemeden isteyebilir[7].
Özel Kanunlarda Yer Alan Düzen Hükümleri
Ele alınması gereken bir diğer konu ise, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu[8] (“DMK”), 1512 sayılı Noterlik Kanunu[9] (“NK”) ve 3568 sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu[10] (“3568 Sayılı Kanun”) gibi özel kanunlarda yer alan yasak ve sınırlamalardır. Bu kanunlar, söz konusu kanunlara tabi olarak çalışan kişiler açısından, TTK uyarınca anonim şirket yönetim kurulu üyeliğine seçilmeye ilişkin yasak ve sınırlamalar getirirler.
Bu hükümler ve istisnaları aşağıda ayrı ayrı incelenir:
- DMK Kapsamındaki Düzenleme: DMK m. 28/1 uyarınca memurlar TTK’ya göre tacir veya esnaf sayılmalarını gerektirecek bir faaliyette bulunamaz, ticaret ve sanayi müesseselerinde görev alamaz, ticari mümessil veya ticari vekil veya kollektif şirketlerde ortak veya komandit şirkette komandite ortak olamazlar. Bu hüküm çerçevesinde devlet memurları anonim şirkette yönetim kurulu üyesi olarak da görev yapamazlar.
Bu kuralın istisnası aynı fıkrada ve maddenin ikinci fıkrasında düzenlenir. Memurların görevli oldukları kurumların iştiraklerinde kurumlarını temsilen alacakları görevler ve üyesi oldukları yapı, kalkınma ve tüketim kooperatifleri, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve kanunla kurulmuş yardım sandıklarının yönetim, denetim ve disiplin kurulları üyelikleri ile özel kanunlarda belirtilen görevler bu yasaklamanın dışındadır.
- 3568 Sayılı Kanun Kapsamındaki Düzenleme: 3568 Sayılı Kanun m. 45 uyarınca, serbest muhasebeci mali müşavirler bu unvanlarla, yeminli mali müşavirler ise bu unvan ve tasdik yetkisiyle; 3568 Sayılı Kanun kapsamındaki işlerin yürütülmesi amacıyla gerçek ve tüzel kişilere tabi ve onların işyerlerine bağlı olarak hizmet akdi ile çalışamazlar, ticari faaliyette bulunamazlar, meslekle ve meslek onuru ile bağdaşmayan işlerle uğraşamazlar. Serbest Muhasebeci Mali Müşavir ve Yeminli Mali Müşavirlerin Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik’te[11] (“Yönetmelik”) bu maddenin yorumlanmasını kolaylaştıran açık düzenleme yer alır ve serbest muhasebeci mali müşavir ve yeminli mali müşavirlerin anonim şirketlerin yönetim kurulu üyeliği ve başkanlığı görevlerinde bulunamayacakları açıkça belirtilir.
3568 Sayılı Kanun m. 45/1’de yer alan bu genel kuralın istisnası ise aynı maddenin 3. fıkrasında düzenlenir. Bu fıkra 2010 yılında değiştirildi ve bu değişiklik Yönetmelik’e yansıtılmadığından, Yönetmelik ile değiştirilen fıkra arasında uyumsuzluk oluştu[12]. Buna göre, hayri ve ilmi kuruluşlar, 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname kapsamındaki iktisadi devlet teşekkülleri, kamu iktisadi kuruluşları ve bunların müesseseleri, bağlı ortaklıkları ve iştirakleri, kamu idarelerinin doğrudan ya da dolaylı hissedarı olduğu kurumlar ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun yönetimindeki kurumların 3568 Sayılı Kanun kapsamındaki faaliyetlerini yürütmemeleri şartıyla, bu kurum ve kuruluşların yönetim kurulu başkanlığı, üyeliği, denetçiliği görevleri ile bilirkişilik ve tasfiye memurluğu meslekle bağdaşmayan işler sayılmaz. Hüküm kamu idarelerinin doğrudan veya dolaylı pay sahipliği için belli bir eşik aramadığından, kamu idarelerinin pay sahibi oldukları kurumlarda kontrolü elde bulundurmaları da aranmaz.
- NK Kapsamındaki Düzenleme: NK m. 50 ile getirilen düzenleme daha da katıdır. Buna göre, hiçbir hizmet ve görev noterlikle birleşemez. Noterler borsa oyunu oynamak, DMK m. 28/1 anlamında ticaret yapmak, kefil olmak, kendilerine ait ücretlerden herhangi bir şekilde indirim yapmak, aracı kullanmak, reklâm ve rekabet niteliğinde bir eylemde bulunmak ve her ne suretle olursa olsun noterlik ücreti hususunda kendi aralarında sözlü veya yazılı anlaşma yapmakta yasaklıdırlar. DMK m. 28/1 atfıyla noterlerin tacir veya esnaf sayılmalarını gerektirecek bir faaliyette bulunamayacağı, ticaret ve sanayi müesseselerinde görev alamayacağı, ticari mümessil veya ticari vekil veya kollektif şirketlerde ortak veya komandit şirkette komandite ortak olamayacakları anlaşılır. Bu kapsamda anonim şirketlerde yönetim kurulu üyesi olarak da görev yapamazlar.
Bu kuralın istisnası ise NK m. 50/1 ile getirilen yargı mercilerinin vereceği işlerle, ilim ve hayır kuruluşları başkan ve üyelikleri, hakemlik ve vasiyeti tenfiz memurluğu serbestisidir.
Söz konusu kanunlara tabi kişilerin anonim şirketlerde yönetim kurulu üyesi olmasına ilişkin yasak veya sınırlamalar öngören bu gibi özel kanunlar açısından bir değerlendirme yapıldığında, öğretide de genel olarak kabul edildiği üzere, bu gibi kimselerin yasaklara rağmen yönetim kurulu üyesi olarak seçilmeleri halinde, bu seçimin geçerli olduğu sonucuna varılır[13]. Öğretide bu değerlendirmenin genellikle DMK m. 28’de yer alan sınırlama hakkında yapıldığı görülür. Özel kanunlarda yer alan bu tip sınırlamalar, leges minus quam perfecta yani düzen hükümleridir[14]. Söz konusu üyenin TTK’da öngörülen koşullara sahip olmaması, yönetim kurulu üyeliğine seçilme açısından bir engel oluşturmaz; yalnızca ilgili kişinin görevli bulunduğu kurumu ilgilendiren disiplin cezasını gerektiren bir hukuki durum olabilir[15]. Aynı açıklama noterler için de geçerli olmalıdır[16]. Benzer değerlendirmenin 3568 Sayılı Kanun kapsamındaki sınırlama için de yapılmasında hukuki bir engel yoktur. Bu değerlendirme ışığında, bu kanunlarda yer alan düzenlemelerin seçilme engeli olarak adlandırılmaması, yalnızca söz konusu kanunlara tabi olarak çalışan kişiler açısından birer sınırlama oluşturduklarının kabulü gerekir.
Sonuç
Anonim şirketlerde yönetim kurulu üyelerinden birinin üyelik için gerekli kanuni şartları kaybetmesi halinde, bu kişinin üyeliği, herhangi bir işleme gerek olmaksızın kendiliğinden sona erer. Bu durum, söz konusu kişinin seçilmesine de engel oluşturur. Özel kanunlarda yer alan hükümler yönetim kurulu üyesi olarak seçilecek kişilerde belirli nitelikler arıyorsa, bu niteliklere sahip olmayan bir kişinin yönetim kurulu üyeliğine seçilmesi işlemi mutlak butlanla batıldır. Özel kanunlarda söz konusu kanuna tabi kişilerin anonim şirketlerde yönetim kurulu üyesi olmasına ilişkin bir yasak öngörülmesi halinde ise, bu durum seçimin geçerliliğini etkilemez; yalnızca ilgili kişinin görevli bulunduğu kurumu ilgilendiren disiplin cezasına maruz kalmasına neden olabilir.
[1] TTK (RG, 14.02.2011, S. 27846) 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girdi.
[2] Kırca (Şehirali Çelik/Manavgat), Anonim Şirketler Hukuku, C. 1, Ankara 2013, s. 411.
[3] Bankacılık Kanunu’nun (RG, 01.11.2005, S. 25983, 1. Mükerrer) çeşitli maddeleri farklı tarihlerde yürürlüğe girdi.
[4] Sigortacılık Kanunu’nun (RG, 14.06.2007, S. 26552) çeşitli maddeleri farklı tarihlerde yürürlüğe girdi.
[5] Çamoğlu (Poroy/Tekinalp), Ortaklıklar Hukuku I, Güncelleştirilmiş 13. Bası, İstanbul 2014, s. 359.
[6] Çamoğlu (Poroy/Tekinalp), s. 359.
[7] Çamoğlu (Poroy/Tekinalp), s. 359.
[8] DMK’nın (RG, 23.07.1965, S. 12056) 01.07.2012 çeşitli maddeleri farklı tarihlerde yürürlüğe girdi.
[9] NK (RG, 05.02.1972, S. 14090) yayımından üç ay sonra yürürlüğe girdi.
[10] 3568 Sayılı Kanun (RG, 01.06.1989, S. 20194) yayımı tarihinde yürürlüğe girdi.
[11] Yönetmelik (RG, 03.01.1990, S. 20391) yayımı tarihinde yürürlüğe girdi.
[12] 6009 sayılı Kanunun 35 inci maddesiyle değişen fıkra 01.08.2010 tarihinde yürürlüğe girdi (RG, 01.08.2010, S. 27659).
[13] Karahan/Arslan, Şirketler Hukuku, 1. Bası, Konya 2012, s. 412.
[14] Kırca (Şehirali Çelik/Manavgat), s. 412.
[15] Pulaşlı, Hasan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa Göre Şirketler Hukuku Şerhi, C. 1, Ankara 2011, s. 894.
[16] Kırca (Şehirali Çelik/Manavgat), s. 413.
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.