Tüzel Kişilerin Tabiyeti
Giriş
Türk hukukunda, tüzel kişilerin tabiyetine ilişkin kesin bir tanım yapılmamış veya kriterler düzenlenmemiştir. Fakat, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) ilgili hükümlerinden faydalanarak bir sonuca varmak mümkündür.
Anonim şirketlere ilişkin TTK m. 421, esas sözleşmenin değiştirilmesi için gereken oyçoğunluğu hususunu, “Kanunda veya esas sözleşmede aksine hüküm bulunmadığı taktirde, esas sözleşmeyi değiştiren kararlar, şirket sermayesinin en az yarısının temsil edildiği genel kurulda, toplantıda mevcut bulunmayan oyların çoğunluğu ile alınır.” şeklinde ele alır. Aynı maddede, şirketin merkezinin yurtdışına taşınmasına ilişkin kararların da sermayenin tümünü oluşturan payların sahiplerinin veya temsilcilerinin oybirliği ile alındığı belirtilmektedir. Söz konusu madde gösterir ki; Türk hukukunda dolaylı olarak ‘şirketin tabiyeti’ kavramı düzenlenmektedir.
Açık bir tanım mevcut olmasa da, TTK m. 40’ta belirtildiği üzere şirket merkezinin bulunduğu yer, yerli ve yabancı şirketler arasındaki ayırt edici özelliği ortaya koymaktadır. TTK m. 40 uyarınca; “Merkezi Türkiye’de bulunan ticari işletmelerin şubeleri de bulundukları yerin ticaret siciline tescil ve ilan olunur.”, bununla birlikte “Merkezleri Türkiye dışında bulunan ticari işletmelerin Türkiye’deki şubeleri, kendi ülkelerinin kanunlarının ticaret ünvanına ilişkin hükümleri saklı kalmak şartıyla, yerli ticari işletmeler gibi tescil olunur.”
Bankacılık Kanunu ile düzenlenen tüzel kişilerin tabiyeti
01.11.2005 tarihli ve 25983 sayılı Mükerrer Resmi Gazetede yayınlanan 5411 sayılı Bankacılık Kanunu, Türkiye’de kurulan şirketler ile yurtdışında kurulan şirketlerin farklılık gösteren özelliklerini belirtmektedir. Bankacılık Kanunu’nun 6. maddesi kuruluş veya Türkiye’de şube ve temsilcilik açma iznini “Türkiye’de bir bankanın kurulmasına veya yurt dışında kurulmuş bir bankanın Türkiye’deki ilk şubesinin açılmasına, bu Kanunda öngörülen şartların yerine getirilmesi kaydıyla Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun (“Kurul”) en az beş üyesinin aynı yöndeki oyuyla alınacak kararla izin verilir.” şeklinde ele alır. Yurtdışında kurulan bankaların Türkiye temsilcilik açabilmesi ise 6. maddenin 4. fıkrasında şu şekilde belirtilmiştir; “Yurt dışında kurulu bankalar, mevduat veya katılım fonu kabul etmemek ve Kurulca belirlenecek esaslara göre faaliyet göstermek kaydıyla, Kurulun izni ile Türkiye’de temsilcilik açabilirler.”
Bankacılık Kanunu’nun 7. madde ise Türkiye’de kuruluacak bir bankanın kuruluş şartlarını listelemektedir. Bununla birlikte, 9. madde de Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu tarafından belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde merkezi yurtdışında bulunan bankaların gerekli izni alarak Türkiye’de şube açma şartlarını sıralamaktadır. Madde hükmüne göre; “Kurulca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde gerekli izni alarak Türkiye’de şube açmak suretiyle faaliyet gösterecek yurt dışında kurulu bir bankanın;
a) Merkezinin bulunduğu ülkede esas faaliyetlerinde yasaklamanın bulunmamış olması,
b) Merkezinin bulunduğu ülkenin yetkili denetim merciinin Türkiye’de faaliyet göstermesine ilişkin olumsuz görüşünün bulunmaması, c) Ödenmiş sermayesinin Türkiye’ye tahsis edilen kısmının 7 nci maddede belirtilen miktardan az olmaması,
d) Müdürler kurulu üyelerinin, kurumsal yönetim hükümlerinde belirtilen şartları ve planlanan faaliyetleri gerçekleştirebilecek mesleki tecrübeyi haiz olmaları, e) İzin kapsamındaki faaliyet konularına ait iş planlarını, ilk üç yıl için bütçe planını ve yapısal örgütlenmesini gösteren bir faaliyet programını ibraz etmesi,
f) dahil olduğu grubun ortaklık yapısının şeffaf ve açık olması şarttır.”
Maden Kanunu ile düzenlenen tüzel kişilerin tabiyeti
15.06.1985 tarihli ve 18785 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 3213 sayılı Maden Kanunu, maden işletme hakkının Türk vatandaşlarına münhasır olduğunu ve Türk hukukuna göre kurulan şirketlerin söz konusu ayrıcalığa sahip olduğunu belirtmektedir. Maden Kanunu m. 6 uyarınca; “Maden hakları, medeni hakları kullanmaya ehil T.C vatandaşlarına, madencilik yapabileceği statüsünde yazılı Türkiye Cumhuriyeti Kanunlarına göre kurulmuş tüzel kişiliği haiz şirketlere, bu hususta yetkisi bulunan kamu iktisadi teşebbüsleri ile müesseseleri, bağlı ortaklıkları ve iştirakleri ile diğer kamu kurum ve kuruluşları ve idarelerine verilir.”
Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu ile düzenlenen tüzel kişilerin tabiyeti
17.06.2003 tarihli ve 25141 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 4875 sayılı Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu, yabancı ülkelerin hukukuna göre kurulan tüzel kişileri yabancı yatırımcı olarak belirtmektedir. Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu’nun 2. maddesi; “Türkiye’de doğrudan yabancı yatırım yapan;
1) Yabancı ülkelerin vatandaşlığına sahip olan gerçek kişiler ile yurt dışında ikamet eden Türk vatandaşlarını,
2) Yabancı ülkelerin kanunlarına göre kurulmuş tüzel kişileri ve uluslar arası kuruluşları” yabancı yatırımcı olarak tanımlamaktadır.
Sonuç
Yukarıda belirtilen hususlar ışığında, tüzel kişilerin tabiyetine ilişkin açık bir tanım Türk hukukunda mevcut olmasa da, tüzel kişilerin tabiyetinin belirlenmesine yardımcı olacak düzenlemeleri TTK, Bankacılık Kanunu, Maden Kanunu ve Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu’nda bulmak mümkündür. İlgili mevzuatlar değerlendirildiğinde de görülmektedir ki Türk hukukundaki yaygın kanı; Türk hukuku kurallarına göre Türkiye’de kurulmuş olan şirketlerin Türk uyruğuna sahip olacağı yönündedir.
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.